| Gördün mü Barney, bir kadınla sadece oturup yalnızca sohbet ederek plansızca bir akşamı geçirmek güzel değil mi? | Open Subtitles | أرأيت يا بارني، أليس من الجميل أن تجلس فقط وتحصل على ليلة مع امرأه، بدون برنامج فقط محادثات لطيفة |
| Sen burada oturup hiçbir şey yapmama sanatını icra edebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تجلس هنا وتُتقن فن عدم القيام بأى شئ |
| Sen burada oturup hiçbir şey yapmama sanatını icra edebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تجلس هنا وتُتقن فن عدم القيام بأى شئ |
| Sen de, karanlıkta Otur ve yaptığın bu davranışı biraz düşün. | Open Subtitles | و يمكنك أن تجلس هناك بالظلام و فكر بما فعلت |
| Yere oturun ve ellerinizi başınızın üstüne koyun. | Open Subtitles | الآن أريدك أن تجلس على الأرضية وتضع أيديك على رأسك |
| Arabada rahat bir biçimde, kot pantalonun düğmelerini açmadan , Oturmak muhteşem birşey. | Open Subtitles | انه لأمر رائع أن تجلس في السيارة لابساً الجينز ولست مضطراً لتفك الحزام |
| Tabii, oturabilirsiniz ama size hiçbir şey anlatmayacağım. | Open Subtitles | يمكنك أن تجلس باتاكيد لكنني لن أخبرك بأي شيء |
| Yanımdayken öylece oturup, kaygılanıp, sürekli beni izleyip sıradaki deliliğimi beklemeni istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريدك أن تجلس معي، وتقلق، وتراقبني تنتظرني أن أفعل الأمر الجنوني |
| Tek ihtiyacı olan şey annesinin yanına oturup bu kadar yeter demesi. | Open Subtitles | كلّ ما تحتاجه هو أن تجلس مع أمها لتقول لها، هذا يكفي |
| Her sabah masaya oturup ona ve kızına gülümsemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنت لست مضطراً أن تجلس على الطاولة و تبتسم إليه و إلى إبنته كل صباح |
| oturup yazman anlamına gelir. | Open Subtitles | الآن سيجب عليك أن تجلس وراء الآلة الكاتبة. و أن تبدأ بالكتابة. |
| Ölüme götürdüğün bir yaratıkla oturup yemek yiyebilecek misin? | Open Subtitles | أن تجلس مع المخلوقة التي توشك . على قتلها، وتتناول معها العشاء |
| Eğer orada oturup bütün eğlenceyi kaçırmak istiyorsan... | Open Subtitles | حسنا ، لو كنت تريد أن تجلس هناك و تفقد كل تلك المتعة |
| Birisiyle oturup konuşmak zorunda olmamak çok güzel. | Open Subtitles | أمر لطيف أن تجلس برفقة أحد دون الحاجة للتكلم |
| Ne kadar kaldı bilmem gerek, bayan! Otur DEDİMMM! | Open Subtitles | ــ أريد أن أعرف كم تبعد يا سيّدتي ــ قلت لك أن تجلس |
| Yani demek istediğim oraya Otur ve bu işi en doğru şekilde yapmak için uğraş,oldu mu? | Open Subtitles | إذن ما عليك فعله هو أن تجلس هناك وتفكر في كيفية تصحيح الأمور، أليس كذلك؟ |
| Oturmaz mısınız azıcık oturun, oturun hadi | Open Subtitles | لنصف دقيقة , هل بإمكانك أن تجلس ؟ تفضل بالجلوس , إجلس |
| Aramızda kalsın ama Jeff'in ya da John'ın yanına Oturmak istemezsin. | Open Subtitles | بيني وبينك, أنت لا تود أن تجلس بجانب جيف أو جون |
| Öyle biz yeni yılı kutlayıncaya kadar burada oturabilirsiniz. | Open Subtitles | إذن يمكنكَ فقط أن تجلس هنا حتى نحتفل بالعام الجديد |
| Beni durdurabileceği tek yol üzerime oturması o yağlı koca kıçıyla! | Open Subtitles | الطريقة الوحيده الذي تعرفه .. هو أن تجلس فوقي بتلك الخلفيه ! الملكيه الكبيره |
| Güzel ama havlunun üstüne oturmanı istiyorum. Böylece deri koltuklarımın üstüne ıslak bir popo izi çıkmamış olur. | Open Subtitles | أريدك أن تجلس عليها لكي لا تبلل المقاعد الجلدية بمؤخرتك |
| Isıtmak için biraz ellerinin üstüne oturmayı unutma. | Open Subtitles | تذكر أن تجلس على يديك قليلا لكي تصبحا دافئتين |
| Pekala, öncelikle masada böyle oturamazsın. | Open Subtitles | حسناً.. الأمر الأول.. لا يمكنك أن تجلس إلى الطاولة هكذا.. |
| Evet, şimdi oturur musun? | Open Subtitles | حسنا,هل تودي أن تجلس من أجلي؟ مـنـتـديـات الـكـيـــف |
| Çocuğumu oraya yatırabilir miyim? | Open Subtitles | هل يمكن لإبنتي أن تجلس هنا ؟ |