"أن يجد" - Traduction Arabe en Turc

    • bulmaya
        
    • bulmak
        
    • bulması
        
    • bulmadan
        
    • bulabilir
        
    • bulmayı
        
    • bulamadı
        
    • bulur
        
    • bulana
        
    • bulsun
        
    • bulmalı
        
    O zamandan beri bir yedek gövde bulmaya çalışıyor edilir. Open Subtitles لقد بقي يحاول أن يجد جسد بديل منذ ذلك الحين
    Puştu hadım etmek için adamın adını kitapta bulmaya çalışıyormuş. Open Subtitles ويحاول أن يجد إسم شخص في الكتاب كي يقوم بخصيه
    28 yaşındaki hukuk öğrencisi, Jonathan, LGBTQ hastalarından memnun olan ve LGBT hastaları konusunda uzmanlaşmış birini bulmak istediğini söylüyor. TED جوناثن، 28 سنة، طالب قانون، قال أنه يريد أن يجد شخصًا مرتاح لرعاية المرضى المثليين ومتخصص في الرعاية الصحية للمثليين.
    Güneş gibi yıldızların hayatta kalabilmek için yeni bir yakıt kaynağı bulması gerekir. Open Subtitles من أجل البقاء .. نجم مثل الشمس يجب أن يجد مصدر طاقة جديد
    Başarısızlık olasılıklarını, yani kişinin enstrümanını bulmadan önce üç ya da dört kutu açma olasılığını bularak başlayalım. TED لنبدأ بمعرفة احتمالات الفشل، فرصة احتياج أحدهم لفتح 3 أو 4 صناديق قبل أن يجد أداته
    Hükmeden güç için Donald Trump'tan daha uygun bir lider bulabilir miydi? TED هل يستطيع أن يجد قائدا للقوّة المهيمنة يكون أفضل من دونالد ج.
    59 yaşındaki hırdavat dükkanı sahibi Frank, doktora gitmeyi bile sevmediğini hastalıkları önlemeyi benimsemiş fakat alternatif tedavilere inanan birini bulmayı istiyor. TED فرانك، 59 سنة، مالك محل أدوات، لا يحب الذهاب إلى الطبيب ويريد أن يجد شخصًا يؤمن بالوقاية أولًا، ويرتاح أيضًا للعلاجات البديلة.
    Hayır, sadece kontrol. Hiçbir şey bulamadı. Open Subtitles لا ، مجرد فحص ، إنه لم يتمكن من أن يجد شيئاً بى
    Bu 14 parçayı mükemmel bir kare oluşturacak biçimde kaç farklı şekilde kombine edebileceğini bulmaya çalışıyordu. TED كان يحاول أن يجد كم عدد الطّرق التي يمكنه بها أن يعيد تجميع ال14 جزءا و يبقى المربّع مثاليّا.
    Vern tam dokuz aydır o paraları bulmaya çalışıyordu. Open Subtitles وظل فيرن يحاول أن يجد تلك القروش منذ تسعة أشهر
    O işini kaybetti ve etrafta dolaşıp bizim için kanıt bulmaya çalışıyor. Open Subtitles إنه فقد وظيفته، و هو الأن يجري وراءنا يحاول أن يجد الدليل لنا
    Is bulmak icin her gun ciftlikten ciflige dolasiyordu, ve sonra ne ciftliginde is almissa orada uyumaya calisiyordu. TED و يتنقل من مزرعة إلى مزرعة كل يوم محاول أن يجد عمل، و بعد ذلك يحاول أن ينام في أيا كان المزرعة التي يجد فيها عمل.
    Ama Dante hayırlı bir kurtuluşa ulaşmak için cehennemden bir çıkış yolu bulmak zorunda. TED ولكن لدانتي للوصول إلى الخلاص الخيري، يجب عليه أولاً أن يجد طريقه عبر الجحيم.
    Tekrar bir bütün olabilmek için kehanetindeki kızı bulmak, ve Doğu Tanrısı'nı teskin etmek için onunla evlenmek zorundaydı. Open Subtitles لكى يعود آدمياً مرة أخرى عليه أن يجد هذه الفتاة المعينة من نبوءته ويتزوجها لإرضاء إله الشرق
    Bilmiyorum belki de sadece doğru bir motivasyonu bulması gerekiyor. Open Subtitles لا أعلم. أظن انه يحتاج فقط أن يجد الدافع الصحيح
    Onun, çok ama çok iyi dizileri bulması gerekiyor. TED عليه أن يجد تلك العروض التي تعد عظيمة فعلاً.
    Nereye varmak istediğinizi biliyorum ama paraşütü bulmadan bunu nasıl ispatlayacağınızı anlamıyorum. Open Subtitles أعرف ما تلمح له لكن لا أفهم كيف تثبت أن الرجل يقفز دون أن يجد مظلة
    Şimdi, parayı izlenmeden götürmenin yolunu bulmadan ülke dışına çıkamaz. Open Subtitles الأن لا يستطيع ترك البلاد قبل أن يجد طريقة لنقل المال بطريقة لا يمكن تعقُبها.
    Umarım cenneti bulabilir çünkü berbat bir yön duygusu vardı. Open Subtitles آمل أن يجد النعيم ، لأنه كان ملاح سيئ للغاية
    Ama bir avcı.. Haftanın her günü kendisi için yemek bulabilir. Open Subtitles بينما الصياد يستطيع أن يجد طعامه في أي يوم من الأسبوع
    bulmayı beklediğimiz şey elle tutulur miktarda radyum'du değil mi? Open Subtitles ما نحن نتوقع أن يجد كان مبلغ محدد من الراديوم أليس كذلك؟
    Danny, hakkında bir şey bulamadı. Open Subtitles داني لا يستطيع أن يجد أيّ شئ عليه. هو ما زال يديره.
    Joe Haller kıçını zor bulur. Vücudu radyum bile dolsa sayaç bile fayda etmez. Open Subtitles جو هالر لن يستطيع أن يجد مؤخرته حتى لو طلاها شخص ما بالراديوم
    Eşi MacGregor sendromu denen ender bir hastalığa yakalandı. Onu tedavi bulana dek kriyojeniyle korumak istedi. Open Subtitles بعد أن أصاب زوجته مرض نادر كان يتأمل أن يجمدها إلى أن يجد علاجاً لهذا المرض
    Söylersin. Bir dahaki ay kendine başka bir yer bulsun. Tamam? Open Subtitles أخبره أن يجد مكانا آخر لنفسه الشهر القادم، حسنا؟
    Demek istediğim, bu adam kendine en iyi avukatları bulmalı. Open Subtitles الطريقة التى أراها .. هذا الرجل يجب أن يجد لنفسه أفضل محامى فى البلد شخص أفضل منى؟

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus