| Jim burada merdivenlerden iniyor, biyonik ayak parmağı bir sonraki basamağa doğru yöneliyor, kendisi bacağını oynatmaya çalışmadan bu doğal hareketler otomatik ortaya çıkıyor. | TED | هنا يخطو جيم نزولًا، ويصل بإصبع قدمه الآلية إلى الدرجة التالية، أظهر هذه الحركات بشكلٍ تلقائي وطبيعي دون أن يحاول تحريك طرفه بشكلٍ كامل. |
| Onu bulmak ve tekrar çalışmadan önce onu durdurmak için bir sebep daha. | Open Subtitles | هذه كلها أسباب كي نجده و نوقفه قبل أن يحاول مجدداً |
| Arturo Bandini, dahi, görmüş geçirmiş adam, sikini saklamaya çalışmadan sahilde yürüyüşe çıkamıyor. | Open Subtitles | آرتور بانديني أذكى رجل في العالم لا يستطيع أن يمشي على الشاطئ من دون أن يحاول بأن يخفي قضيبه |
| Birinin bu kadını elinden almaya çalışması,benim için sürpriz olmaz. | Open Subtitles | لن يفاجئنى أن يحاول شخص ما . خطف تلك المرأة منك |
| Ama av hayvanları sayıca azsa, insanların kendilerine yetiştirdiği eti kurtların almaya çalışması pek de şaşırtıcı olmaz. | Open Subtitles | لكن لو هناك نقص في الفرائس فليس من المستغرب أن يحاول الذئب خطف لحم كان يربّيه الإنسان لنفسه. |
| Sigorta poliçemin beni öldürmeye çalışması ilginç, değil mi? | Open Subtitles | أتظن أنه من الغريب أن يحاول وثيقة تأمين حياتي قتلي؟ |
| Aynen öyle. O beni yakmaya çalışmadan önce birisi bunu ona da söylemeliydi. | Open Subtitles | بالضبط و قد كان على أحدهم أن يذكره بذلك قبل أن يحاول أن يشعل النار فىَّ |
| Ben de bunları kimin öldürdügünü bulmalıyımm beni yeniden öldürmeye çalışmadan önce. | Open Subtitles | و بالتالي يجب ان أعرف من قتلهم قبل أن يحاول أن يقتلني مرة اخرى |
| 20 yıldır polislik yapıyorum ve bir günüm bile biri kendi kendine hizmet eden bir hikâye satmaya çalışmadan geçmiyor. | Open Subtitles | أنا شرطي منذ عشرين عام و لا يمر يوم بدون أن يحاول أحد خداعي بقصة تخدم مصالحه |
| 20 yıldır polislik yapıyorum ve bir günüm bile biri kendi kendine hizmet eden bir hikâye satmaya çalışmadan geçmiyor. | Open Subtitles | أنا شرطي منذ عشرين عام و لا يمر يوم بدون أن يحاول أحد خداعي بقصة تخدم مصالحه |
| Konuşmaya çalışmadan öyle gidip... | Open Subtitles | ليس جيّداً له فقط أن يخرج ـ و ينام في مكان آخر من دون أن يحاول فكّ النزاع ـ أعلم |
| Bak, eğer kendi başıma kimse beni neşelendirmeye çalışmadan birkaç gün geçirebilirsem, belki bir şansım... | Open Subtitles | أنظر, أدا إستطعت فقط أن أقضي بضعة أيام في غرفتي بدون أن يحاول أحد ما رفع معنوياتي أظن بأنني سأحظــى |
| Beni öldürmeye çalışmadan önce... Beni öldürmeye çalışmazdı. Birlikte vakit geçirirdik. | Open Subtitles | إسمعي، قبل أن يحاول قتلي لم يقتلني، و كنا نقضي الوقت معاً. |
| - Bunu, bizi öldürmeye çalışmadan önce düşünecekti. | Open Subtitles | كان يجب أن يفكر بهذا قبل أن يحاول قتلنا |
| Ona Gao onu öldürmeye çalışmadan önce Togawa isimli genç bir adamın oraya geldiğini söyle. | Open Subtitles | اخبريه بهذا قبل أن يحاول "جاو" قتله شاب ما إسمه "توجاوا" أتى هنا لرؤيته |
| Sigorta poliçemin beni öldürmeye çalışması ilginç, değil mi? | Open Subtitles | أتظن أنه من الغريب أن يحاول وثيقة تأمين حياتي قتلي؟ |
| Sizce Çin'in onlara ulaşmaya çalışması gibi bir ihtimal var mı? | Open Subtitles | هل تعتقد أنه من الممكن أن يحاول الصينيون النيل منهم؟ |
| Sen onun normal bir yetişkin genç gibi yaşamaya çalışması gerektiğini düşünmüyor musun? | Open Subtitles | ألا تعتقدين أن يجب أن يحاول العيش مثل أي شاب مراهق؟ |
| Bir evin bana yalakalık yapmaya çalışması, neredeyse yeğenimi rehin alan bir ev kadar rahatsızlık verici bir gerçek. | Open Subtitles | الواقع بأن البيت يستطيع أن يحاول التودد ألي بنفس القدر من الأزعاج كبيت يأخذ ابنة أخي رهينة |
| Ama bu seferlik oğulun babasına benzemeye çalışması yerine belki de babası oğluna benzemeye çalışmalı. | Open Subtitles | ولكن لمرة واحده بدلاً من ابن يحاول محاكاة الأب ربما ينبغي على الأب أن يحاول محاكاة الابن |