Fakat, bunu daha ileriye götürebilir ve bu orta iki seviye arasındaki etkileşime bakabiliriz. | TED | لكن يمكننا في الواقع أن نأخد الأمر إلى أبعد من ذلك وننظر إلى التفاعلات بين هذين المستويين المتوسطين. |
Kaptan, daha ileriye gidecek rüzgâr yok. | Open Subtitles | كابتن ، ليس لدينا الغاطِس للذهاب إلى أبعد من ذلك |
Bazen daha ileriye gider. | TED | تذهبُ الأمور أحياناً إلى أبعد من ذلك. |
bir adım ileri gitmek istedim, Bir elektronu taşımak diğerini bırakmak istedim. | TED | وأردت حينها أن أذهب إلى أبعد من ذلك, وأردت تحريك الكترون واحد تارة وإيقاف أخر تارة أخرى. |
bir adım daha ilerlediler ve içeriği yükleyen kullanıcının hesabını tespit ettiler. | TED | لكنهم ذهبوا إلى أبعد من ذلك، قاموا بفحص حساب الشخص الذي قام برفع هذا المحتوى. |
daha ileriye gitmeden önce, hepsinin "Britain's Got Talent" ile başladığını biliyoruz. | TED | الآن ، قبل أن أذهب إلى أبعد من ذلك ، نعم ، أنا أعرف كل شيء بدأ مع "بريطانيا لديها الموهبة". |
daha ileriye götürmenin anlamı yok. | Open Subtitles | لا نقطة في أخذه إلى أبعد من ذلك. |
Sanırım eğer kendini kanıtlayabilirse, ki zor, bir adım daha ilerleyebilir. | Open Subtitles | أعتقد أنه لو تقدّم وتدرّب بإجتهاد، قد يصل إلى أبعد من ذلك |
ama konuşmacı bir adım daha ileri gider söylemek istediğinin tam tersini söyler, biraz da iğneleyici ve kaba olursa sanki bir şeyle dalga geçer gibi, bu alay etmedir. | TED | عندما يذهب المتحدث إلى أبعد من ذلك، ليقصد عكس ماكان يقوله، ويسعى ليكون كلامه حادا ولئيما، وكأنه يتهكم من شيء ما، فإن هذا يُعتبر تهكمًا. |
bir adım ileri gidip bu sistemin eskisiyle neredeyse aynı olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | -سأذهب إلى أبعد من هذا وأقول أنه نفسه تماما |
Lucas Winton, bir adım dahi atmıyorum nereye ve niçin gittiğini tam olarak bana anlatıncaya kadar. | Open Subtitles | لوكاس ينتون، سوف _ أذهب إلى أبعد من ذلك حتى تخبرني بالضبط أين أنت ذاهب ولماذا |
Ama sen olmadan bir adım daha atmayız! | Open Subtitles | ولكن لن نذهب إلى أبعد من ذلك بدونك |