Orada kocaman binalar var. Neredeyse Ay'a değecek kadar büyükler. | Open Subtitles | هناك الكثير من المباني طويلة ما يكفي للوصول إلى القمر |
En önemlisi, Ay'a gidişin kolay olduğu ortaya çıktı. | TED | الأهم من ذلك كله، لذهاب إلى القمر تحولت لتكون سهلة. |
Ama bir an için düşünün, John F. Kennedy "Ay'a insan indireceğiz" dediğinde | TED | ولكن فكروا للحظة، ماذا كان لدينا عندما أخبرنا جون كينيدي بأننا سنرسل إنسانا إلى القمر. |
İnsanları aya gönderiyoruz, bizimle konuşabilen ya da radyo kanallarını sadece sevdiğimiz müzikleri çalması için düzenleyebilen telefonlar yapıyoruz. | TED | نُرسل أناسًا إلى القمر أونجعل هواتفنا تتحدث إلينا أو نخصص محطات إذاعية تستطيع أن تعزف الموسيقى التي نحبها فقط |
Sen aya roket fırlatmışım gibi konuştuğun için çok utanmaya başladım. | Open Subtitles | وهذا محرج بما يكفي بدون تصرفك وكأنني قدت صاروخ إلى القمر |
1970 yılından beri, hiçbir insan tekrar aya gidemedi. | TED | منذ عام 1970،ما من بشر كان قد عاد إلى القمر. |
İnsanların şimdiye kadar yaptığı çok büyüleyici bir makineydi ve bizi Ay’a götüren roketti. | TED | كان أروع آلة بناها الإنسان أبدا، و كان الصاروخ الذي أوصلنا إلى القمر. |
Yirmi beş yıl sonra, insanlık tarihinin, tartışmasız en etkileyici başarısı: Ay'a insan indirmek. | TED | وبعد خمسة وعشرين عاماً أصبح الإنجاز الأكبر في تاريخ البشرية: هو صعود البشر إلى القمر |
Hamilton’un katkıları Başkan John F.Kennedy’nin Ay'a ulaşma hedefinden esinlenen mühendis ve bilim adamlarının çalışması için çok önemliydi. | TED | كانت مساهمات مارغريت أساسية في عمل المهندسين والعلماء التي ألهمها رغبة الرئيس جون كيندي بالوصول إلى القمر. |
O zaman büyük bir 3D yazıcı götüremeyeceğim Ay'a Ay'daki evimi basmak için. | TED | بالطبع لن أحضر طابعة ضخمة، ثلاثية الأبعاد، إلى القمر لأطبع قاعدتي القمرية. |
Ay yüzeyinden bakıldığında, tepelerinde yavaşça dönen Dünya'ya bakan uzay gezginlerini ve Ay'a bir yolculuğu düşledi. | Open Subtitles | لقد تخيل رحلة إلى القمر مع المسافرين فى الفضاء وأن يقف على سطح القمر ليشاهد الدوران البطئ |
Ay'a insan gönderip üzerine indirmiş ve sağsalim geri getirmiş bu ülke, bu amaç doğrultusunda, çalışmalarına devam etmelidir. | Open Subtitles | أؤمن بأن على الأمة أن تقطع عهدا على نفسها للوصول إلى هدف إرسال إنسان إلى القمر والعودة به سالما إلى الأرض. |
O hastaneyi Ay'a kadar götürdüler sizce piyango bileti hakkında tartışıyorsunuz. | Open Subtitles | لقد أخذوا ذلك المستشفى إلى القمر و أنتما تثرثران حول تذاكر الياناصيب |
Fakat yaklaşık bir tahminden ibaret olan bir şeyle Ay'a kadar gidip gelmek oldukça gülünç bir durum. | Open Subtitles | غير أنّه من الطريف الإعتقاد أنّه بمقدورنا التنقّل إلى القمر والعودة بإستعمال شيء تقريبيّ بالكامل. |
Kafanı çevirme şeklinle kameranın senden Ay'a geçişiyle gözyaşların akarken gülümsemenle ilgileniyorlar. | Open Subtitles | إنهم يهتمون بالطريقة التي تديرين بها رأسك الطريقة التي تنظر بها الكاميرا بعدك إلى القمر |
aya gidebilirsiniz ya da aile hayatınızda denge olabilir. | TED | تستطيع أن تذهب إلى القمر أو تحافظ على تماسُك حياتك العائلية. |
Uzaydaki ilerlemelere bakarsanız, 1969'da birini aya gönderebiliyordunuz. | TED | إذا نظرت إلى مدى التقدّم في الفضاء، في عام 1969، تمكنّا من إرسال شخص إلى القمر. |
Peki, sizi aya uçuracak özetim şimdi, değil mi? | TED | إذن , هنا هي خاتمتي التي ستأخذكم إلى القمر , صحيح؟ |
Dedim ki, amcanızın hatırlanmasının bir sebebi de şudur O, aya adam göndereceğimizi söyledi ve bunu on senede gerçekleştireceğimizi belirtti. | TED | أخبرته أنه أحد الأسباب التى جعلت عمه مذكور هو لأنه قال : سنرسل رجل إلى القمر وسنفعل ذلك بنهاية العقد . |
Adamın yüzde 20'sini aya göndereceğimizi ve bu adamı | TED | لم نقل إننا سنرسل رجل إلى القمر بنسبة ٢٠٪ |
ve Kennedy, 10 yıl içinde aya insan göndereceğiz dediğinde gördük. | TED | وحين قال كينيدي أن في خلال عشرة أعوام، سيرسل إنسانًا إلى القمر. |