Kendi başına çözdü. bunu idare etmemde gerçekten yardımcı oldu. | Open Subtitles | لقد إكتشف الأمر بنفسة إنه فعلاً يساعدني في إنجاز ذلك |
Ve onlar orda oturdukça bunu yapabilme hakları da var.. gerçek bu. | Open Subtitles | ولأنهم كانوا في مثل موقفك تمكّنوا من إنجاز ذلك. هذه هي الحقيقة. |
Hey, bak dostum.. bunu sen olmadan başaramazdım. Teşekkür ederim. | Open Subtitles | أنصت يا صاح، لما أمكنني إنجاز ذلك لولاك، شكرًا لك. |
Eğer bunun halledilmesini istiyorsan, arkaya atla. | Open Subtitles | تريد إنجاز ذلك اقفز في الخلف |
Hızlıca halledilmesini istiyorum. | Open Subtitles | أريد إنجاز ذلك بسرعة |
Bu işi başarabileceğimize eminsen, tesis sorun değil. | Open Subtitles | لن تكون هنالك مشكلة ما لم تكوني متأكدةً تماماً -بأنه يمكننا إنجاز ذلك |
Elia'yla az önce konuştum; morali çok bozuktu, ama başarabileceğimize ikna ettim. | Open Subtitles | انهيتُ الإتصال للتو مع (إليا)، وإنّه مُحطّم، ولكنّي أقنعته أنّ بإمكاننا إنجاز ذلك. |
bunu yapabilmiş olmanın tek yolu bu. | TED | وهذه الطريقة الوحيدة التي مكنتنا من إنجاز ذلك. |
Ama size söylemem gerekir ki -- bunu yapabilmek imkansız oldu. | TED | و لكن علي القول، بأنه كان من المستحيل إنجاز ذلك |
bunu başardıktan sonra sonuç kesindi. | Open Subtitles | بمجرد إنجاز ذلك فالنتائج كلها ليست إلا مضمونة |
bunu dünyanın farklı yerlerindeki kadın ve erkeklerin desteği olmaksızın başaramam, evet hepiniz lazımsınız. | TED | ولكن من المستحيل إنجاز ذلك دون مساهمة الرجال والنساء على حد سواء ومن كافة أنحاء العالم -- نعم، جميعكم. |
bunu yapmaya koyulduğumuzda Birleşik Krallık'taki ortaklarımızdan biri bırakın çiftliği, Doğu Afrika'da bile bunu asla çalıştıramayacağımızı söyledi. | TED | عندما جهزنا لتنفيذ ذلك، أحد المتعاونين معنا، في المملكة المتحدة أخبرنا بأنه من المحال إنجاز ذلك في شرق أفريقيا، فما بالكم بمزرعة. |
bunu tek başıma yapamam. | Open Subtitles | لا استطيع إنجاز ذلك بنفسي |
Eğer bunu başarmak istiyorsan Zatarra'dan daha uygun bir isme ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | أنت تحتاج لإسم أفضل من (زاتارا) لو أنك تريد إنجاز ذلك |