Ama daha önemlisi, Afrika kökenli bütün öğrencilerin birliği, Afrika'ya güç, onur ve bağlılık sağlayan sürekli bir kaynak. | TED | و لكن الأهم من ذلك , الهيكل الطلابي الإقريقي بأجمعه هو مصدر متواصل للقوة , الفخر و الإلتزام بإفريقيا |
daha önemlisi, kriptolama alanında büyük gelişmeler var. | TED | الأهم من ذلك، لدينا اكتشافات كبيرة في مجال التشفير. |
Samimiyetimiz arttıkça vasileri ve tıbbi avukatları oldum fakat daha önemlisi, onların hayatlarının son tecrübelerini yaşatan kişi oldum. | TED | وأصبحنا أصدقاء، أصبحت وصيهم ومدافعهما الطبي، ولكن الأهم من ذلك، أصبحت الشخص الذي نظم تجربة نهاية حياتهما. |
Yıllık fotoğrafından daha önemli olan tek şey yıllık alıntındır. | Open Subtitles | الشيء الأهم من كتابك السنوي هو كتاب الملاحظات الخاصة بك |
Kızgın ve usanmıştım, ancak en önemlisi, tam anlamı ile çaresiz hissediyordum. | TED | كنت غاضبة و محبطة و الأهم من ذلك كله شعوري بالعجز المطلق. |
Ama hepsinden öte, teşekkür ederim anne. | Open Subtitles | ولكن الأهم من ذلك كله أريد أن أشكرك يا أمي |
Yine de bu, En çok hastaları etkiliyor ve bu siz de olabilirdiniz, ben de. | TED | لكن الأهم من ذلك كله، فهذا يؤثر على المرضى، والذي قد يكون أنت أو أنا. |
Daha da önemlisi sanırım Cole'u büyülü güçler kullanırken gördüm. | Open Subtitles | الأهم من ذلك، أعتقد أنني رأيت كول باستخدام القوى السحرية. |
Her şeyden önce, dünyada bugün gerçekte neler olup bittiğini konuşmamız gerek ve gelecekte neler olabileceğini de. | TED | الأهم من ذلك كله، نحن بحاجة للحديث عما يحدث بالعالم اليوم، وما يمكن أن يحدث في المستقبل. |
Fakat daha önemlisi, onu hiç yargılamadım, çünkü o duruma gelmek için hiç bir şey yapmamıştı. | TED | لكن الأهم من ذلك هو أني كما ترون لم أطلق أحكامي أو آرائي عنها حينها فلم يكن لها يد في أصابتها بالمرض. |
Bu ölüm şeklimizi değiştirebilir, ama daha önemlisi, bu yaşam şeklimizi değiştirebilir. | TED | يمكن أن تغير الطريقة التي نموت بها، ولكن الأهم من ذلك، يمكن أن تغير الطريقة التي نعيش فيها. |
Kısacası, bu şeylerle yapmaya çalıştığım da bu ama daha önemlisi, müziğin son 30 yılı da bu şekilde. | TED | باختصار، هذا ما كنت أحاول فعله بتلك الأشياء، لكن الأهم من ذلك، هو ما كانت عليه الموسيقى في الثلاثين سنة الماضية. |
Fakat bundan daha önemlisi, hayatımı tekrar sorgulamamı sağladı. | TED | ولكن الأهم من ذلك، ساعدني هذا في إعادة النظر في حياتي. |
Ama daha önemlisi, ileri seviye lazımlık eğitimi fikri insanları rahatlattı. | TED | ولكن الأهم من ذلك، شعروا بالراحة مع فكرة نونية التدريب المتقدمة للأطفال. |
daha önemlisi, kimsen oydun ve düşündüğünü söyledin. | TED | الأهم من ذلك، تكون كما أنت وتقول ما تعتقد. |
Ve daha önemlisi, cep telefonlarının dünya gençliği için ne kadar önemli olduğunu göz ardı edemezsiniz. | TED | و الأهم من هذا، لا يمكنكم تجاهل أهمية الهواتف النقالة بالنسبة للشباب عبر العالم. |
daha önemlisi, o bölgede mahsur kalan sürüyle insan var. | Open Subtitles | لكن الأهم من ذلك.. هناك اناس كثيرون معزولون يعيشون في المنطقة |
- daha önemlisi, onlara arkadaşlık hissi aşılıyor.. | Open Subtitles | الأهم من ذلك أنها تغرس في نفوسهم روح الرفقة |
Ama zihninden daha önemli olan şey insanlara dokunan ruhundur. | Open Subtitles | ولكن الأهم من عقلك هو روحك التي تتعامل مع الناس |
Evet, ama yemekten daha önemli... Aslında portakal suyuna bir şeyler ekledim. | Open Subtitles | أجل ، لكن الأهم من الطعام فقد أضفت شيء إلى عصير البرتقال |
Ama en önemlisi, bu köy, en yakın yola altı saat mesafede. | TED | ولكن الأهم من ذلك، هذه قرية تبعد ست ساعات عن أي طريق. |
Ama her şeyden önemlisi sevgilim, kalbimdesin. Ebediyen. | Open Subtitles | الأهم من ذلك يا عزيزي أنك موجود في قلبي، إلى الأبد |
Belki de hepsinden önemlisi dünyamız; iklim değişikliği, kaynakların tükenmesi ve türlerin yok olması yüzünden sürdürülebilir değil. | TED | وربما الأهم من كل ذلك، أنها غير مستدامة بسبب تغير المناخ، نضوب الموارد وتدمير الكائنات. |