Ve ister inanın, ister inanmayın, bu Çin'de sunucuların, onaylanmış bir metni okumadan kendi fikirlerini söylemesine izin veren ilk televizyon programıydı. | TED | و صدقوا ام لا كان ذلك العرض الاول على شاشة التلفزيون الصيني الذي يسمح للمضيف بأن يعبّر عن دواخله دون قراءة نصوص معتمدة |
Gözün farklı mesafelere odaklamasına izin veren bölümüne kristal mercek denir. | TED | الجزء من العين الذي يسمح لنا بإعادة التركيز لمسافات مختلفة يدعى العدسة البلورية. |
Kiranı vaktinde ödediğinden daha sık geç kalmana izin veren adam. | Open Subtitles | الشاب نفسه الذي يسمح لك أن تكون متأخراً في تسديد الإيجار... |
Kocaman bilek kemiğinin verdiği esneklik bambuyu tutmasına ve ustaca hareketler yapmasını sağlar. | Open Subtitles | مرن بعظم رسغ اكبر الذي يسمح له اكل الخيزران |
Bu bize müthiş bir verimlilik ve maliyet avantajı sağlıyor. | TED | الذي يسمح لنا بالفعالية الحقة وفعالية التكاليف |
Dağların tepelerinde, kökenimize göz atmamızı sağlayan bir yaratık yaşıyor. | Open Subtitles | في اعالي الجبال يعيش مخلوق الذي يسمح لنا لنلقي نظرة خاطفة على جذورنا. |
Bu tür ilaçların reklamının tüketicilere doğrudan yapılmasına izin veren dünyadaki tek ülkeyiz. | Open Subtitles | نحن البلد الوحيد في العالم الذي يسمح بالعقاقير من هذا النوع أن يتم الإعلان عنها مباشرة للمستهلك |
18 yaşıma basana kadar beni burada tutmanıza izin veren yasal sistemi de lanet olası vasfınızı da tanımıyorum! | Open Subtitles | و لا أعترف بالنظام القانوني الذي يسمح لك بإبقائي هنا حتى سن الـ 18 وبالتأكيد لا أعترف بأوراق إعتمادك الداعرة |
Muhtemelen karşımızda iki tane baskın alfa erkek var, ama kontrol için itaatkar partnerinin kurbanlarla seks yapmasına izin veren baskın biri de olabilir. | Open Subtitles | أقول أننا على الأرجح ننظر الى شخصيتين مسطرين لكن لا يجدر بنا أن نستبعد المسيطر الذي يسمح لتابعه |
Görülüyor ki altı yıldır özel partilerde sekizden fazla köpek bulundurmaya izin veren yönetmelik çıkarmak dışında hiçbir şey başarmamış. | Open Subtitles | و اللذي يظهر انه خلال 6 سنين لم ينجز شيئا اكثر من كتابة قانون واحد الذي يسمح للحفلات الخاصة بوجود اكثر من 8 كلاب |
Günahlarına izin veren o adamın korumasına girdiklerinde her türlü desteği almış Yahudilerin günahları bunlar. | Open Subtitles | إنها ذنوب اليهود الذين يحظون بالفائدة ،بينما يلتجؤون تحت حماية ذلك الرجل .الذي يسمح بجميع ذنوبهم |
Çalışma sistemi ve şirketlerin bunu yapmasına izin veren sistem moral değerden yoksundur. | Open Subtitles | نظام العمل والنظام الذي يسمح الشركات تفعل ذلك غير أخلاقي. |
Ailesi evimize gelmesine izin veren tek arkadaşımdı. | Open Subtitles | إنه الوحيد الذي يسمح له والداه بالمجيء لمنزلي |
Bu da iris tarayıcısının seni tespit etmesini sağlar. | Open Subtitles | هو الذي يسمح لماسح بصمة العين بالتعرف عليك |
Aynı etki bir toz zerresinin bir diğerini çekmesini sağlar. | Open Subtitles | إنه ذات التأثير الذي يسمح بالتصاق جزئ غبارٍ بآخَر |
Bu bir konuşma kutusu Pfizer koruması ile konuşmamızı sağlar buradan yaklaşık 500 metre uzaktadır. | Open Subtitles | هذا صندوق الاتصال الداخلي الذي يسمح لنا بأن نتصل بحارس "فايزر" الذي يبعد 500 ياردة تقريبا من هنا. |
Bunun bir aletle arasında olmak , bir kumandayla heryerde bulunan bu kuvvetleri hareket ettirip ne yapabileceklerini göstermek , renk verip , onları bir sanatçı gibi resmetmek iyi bir destek sağlıyor. | TED | للتفاعل مع ذلك ، مع الجهاز الذي يسمح لهذه القوى التي هي في كل مكان للفعل وإظهار ما يمكن القيام به ، منحهم الصباغ والدهان تماما مثل الفنان ، انها حليف جيد. |
Beyin boşluğuna oksijen girmesini sağlıyor. | Open Subtitles | الذي يسمح للأوكسجين إلى تجويف الدماغ. |
-Markovic'in yarattığı teknik insanların görünüşünü değiştirmesini sağlıyor. | Open Subtitles | الذي يسمح للناس للتغيير ظهورهم. |
Kullananın boyutlar arası uzay-zaman cepçiklerine ulaşmasını sağlayan bir anahtar. | Open Subtitles | هو المفتاح الذي يسمح للوصول إلى فجوة مابين أبعاد الزمن الفضائي |
Bu, Uzay-Zaman'ın boyutları... arasında geçiş yapılmasını sağlayan bir anahtar. | Open Subtitles | ..أنه المفتاح الذي يسمح للوصول إلى الأبعاد اللامكان |
Uzay-zamanda boyutlar arası geçişi sağlayan bir anahtar bu. | Open Subtitles | إنه مفتاح الذي يسمح للشخص الولوج في أبعاد الزمكان |