| Hiçbir zaman yapmayacağı tek şey kendisinden başka kimseye güvenmek. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لن تفعله مطلقا هو الوثوق بأحد سواها |
| Ancak zaman onlara asla veremeyeceğim tek şey. | TED | لكن الوقت هو الشيء الوحيد الذي لن أستطيع منحهم إياه. |
| Birbirlerinin çöplükleriyle beslenen hamamböcekleri. Burada satın almayacağınız tek şey saygınlık. | Open Subtitles | البشر المقرفون ، يتغذون على مخلفات الآخرين الشيء الوحيد الذي لن تشتريه من هنا هو الكرامة |
| Ve seni temin ederim, bu yapmayacağım tek şey. | Open Subtitles | ويمكنني أن أضمن لك ان ذلك الشيء الوحيد الذي لن أفعله |
| Ona tekrar vermeyeceğim tek şey üzüm suyu. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لن أعطيه له ثانيةً هو عصير العنب |
| Onun karşılaşamayacağı tek şey koca bir timsah. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لن تستطيع مجابهته هو تمساحٌ كبير. |
| Yapmayacağı tek şey ise ayağa kalkıp beni desteklemek. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لن تقوم بعمله هو أن تنهض وتؤيدني. معي في ذلك؟ |
| Ve ben onsuz yaşayamam tek şey korumak zorunda | Open Subtitles | ويجب علي أن أحمي الشيء الوحيد الذي لن أستطيع العيش بدونه |
| Dayanamayacağım tek şey seni kaybetmek olur. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لن استطيع تحمله أبداً هو فقداني لك |
| - Bir daha olmayacak olan tek şey bu değil. | Open Subtitles | ليس هو الشيء الوحيد الذي لن يتكرر مرة اخرى |
| Hiçbir kara cahil taşralının direnemeyeceği tek şey nedir? | Open Subtitles | ماهو الشيء الوحيد الذي لن يقدر أحدٌ على مقاومته ؟ |
| Tanrıların yapmayacağı tek şey ne biliyor musunuz? | Open Subtitles | لانه ماهو الشيء الوحيد الذي لن يفعله الرب؟ |
| Sanırım evet demeyeceği tek şey sağlık hizmetleri. | Open Subtitles | يبدو أن الشيء الوحيد الذي لن يقول له نعم هو صحته |
| Etmiyorum. Affedemeyecekleri tek şey kendilerine yalan söylenmesidir. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لن يغفروه لك |
| Bu yüzden asla değişmeyecek tek şey bu olabilir. | Open Subtitles | اذن ربما هذا الشيء الوحيد الذي لن يتغير |
| Geri alamayacağım tek şey, | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لن اتراجع عنه |
| Ama almayacağız tek şey | Open Subtitles | ولكن الشيء الوحيد الذي لن تأخذه |
| Sizden alamayacakları tek şey sevgili koloni kardeşlerim umuttur. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي لن يسلبوكُم إياه يا رفاق... هو الأمل. |
| Ve bu da bizden alamayacakları tek şey. | Open Subtitles | وذاك الشيء الوحيد الذي لن يسلبوه منا |
| Ama asla yapmayacağım tek şey kulübeye götüreceğimi söyleyip götürmemek. | Open Subtitles | لكن الشيء الوحيد الذي لن أفعله هو ألا أخبره أنني سأخذه إلى كوخاً في الغابه ثم لا أخذه كان (غوب) ينضج |