Mantıklı duruyor fakat, sorun şu ki bu öyle konum bilgisiyle bitmeyecek bu kişisel sınırlara kadar inecektir. | TED | هذا أمر منطقي, لكن المشكلة هي ان النظام لن يتوقف عند معلومات الموقع و انما يبدأ بالبحث في معلومات الأفراد |
sorun şu ki bende sadece eğitici ve şaka müzikleri var. | Open Subtitles | المشكلة هي ان الموسيقى الوحيدة التي عندي هي إما تعليمية أو مرحة |
sorun şu ki, kadınlar kıyımıza çıkartma yaptılar. | Open Subtitles | المشكلة هي ان النساء قادرات على تأسيس موطى قدم لهن |
sorun şu ki Greyson, seninle görüşürse anlaşmayı yapacak. | Open Subtitles | المشكلة هي ان جريسن لن يتمم الصفقة الا معك |
sorun şu ki, birileri kesintiyi bir Deforme Paralar Departmanını soymak için kullandı. | Open Subtitles | المشكلة هي ان شخص جعل الانقطاع غطاءا لسرقت دائرة اتلاف النقود |
Şimdi sorun şu ki bu hikaye hep bir yalandı. | TED | والان المشكلة هي ان القصة كانت محض كذب |
Evet, ama sorun şu ki Amanda araya girdi ve şimdi Tom Cruise'un galasına davetsiz katılmak gibi çılgın fikirleri var... | Open Subtitles | نعم، لكن المشكلة هي ان اماندا سرقتها والان اصبحت فكرتها المجنونة - عن حضور حفل افتتاح فيلم توم كروز |
sorun şu ki, size anlattığımız her şey mahkemede kanıt olarak kullanamayacağımız şekilde elde edilen bir rapordan alındı. | Open Subtitles | لعطينا عينة من الDNA. المشكلة هي ان كل ما اخبرناك به الان شاهدناه في تقرير لم يطلب بطريقة |
Hayır... sorun şu ki, Yi San çok fazla temiz... | Open Subtitles | المشكلة هي ان يي سان نظيف جدا... |