Bak, bir kere olsun... ihtiyacım olan bir şey yap bana. | Open Subtitles | ... إسمعني , لمرّة واحدة . فقط أعطني شيئاً أنا بحاجته |
Müzik Amanda'ya yardımcı oluyorsa belki benim ihtiyacım olan da buydu gördüğüm imgelemleri daha iyi anlayabilmek için. | Open Subtitles | لو أن الموسيقى ساعدت أماندا ربما ذلك ماكنت بحاجته لأزالة الارتباك وفهم أفضل |
Söylediğine göre sevgilin varmış ve artık ona ihtiyacın yokmuş. | Open Subtitles | قال بأنك تملك صديقة و أنك لست بحاجته بعد الأن |
Zaten ihtiyacın olmayacağını, ona açılacağını sanıyordum. | Open Subtitles | اعتقد بانك لم تعد بحاجته لانك ستخبرها عن شعورك حيالها |
Tüm ihtiyacımız olan; bu adam için önemli bir konu. | Open Subtitles | حسنا، كل ما نحن بحاجته هي أشياء مهمة لهذا الشخص |
Asıl ihtiyacı olan bu siktiri boktan şehirden defolup gitmek. | Open Subtitles | ما هو بحاجته هو الخروج من هذه المدينة اللعينة النتنة |
İki "luk" içeren planım için ona ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنا بحاجته من أجل خطتي, التي تتضمن الاثنان. |
Onu sevdiğim için yanındayım, ihtiyacım olduğu için değil. | Open Subtitles | أنا بجانبه لانني أحبه أنا لست معه لأنني بحاجته |
Her hafta yeni bir altılık paket. İhtiyacım olsa da olmasa da. | Open Subtitles | صندوق جديد كل أسبوع, سواءاً كنت بحاجته أم لا |
İhtiyacım olmadığı halde kemoterapiye girdim, harcadığım onca paradan bahsetmiyorum bile. | Open Subtitles | بينما لم أكن بحاجته ناهيكعنالذكرأنّيصرفت جميع أمواليّ. |
Hala ihtiyacım olan tıbbı tedaviyi ödemeye çalışmamdan bahsediyorum. | Open Subtitles | بل أقصد القدرة على سداد ثمن العلاج الذي لا زلت بحاجته |
Hayır, fakat denemeliydim. O paraya benim onlardan daha çok ihtiyacım var. | Open Subtitles | كلّا، لكنّي كنت أحاول، لأنّهم ليسوا بحاجته مثلما أحتاجه. |
Genellikle sadece silahına ve keskin zekâna ihtiyacın olurdu. | Open Subtitles | عادة كل ما تقول أنك بحاجته هو مسدسك ودهاؤك |
Endişelenmene gerek yok, ihtiyacın olan her şeye sahip olmanı sağlayacağım. | Open Subtitles | لاتقلق، سأتيقن من ذلك أنّه بحوزتكم كلّ شئ أنتم بحاجته |
LSAT'ler yaklaşıyor, ihtiyacın olur diye düşündüm. | Open Subtitles | واعلم بان اختبارات القبول قادمه لذلك ظننت بانك قد تكوني بحاجته |
- Hayır, kabul edemem. Ona ne için ihtiyacın vardıysa muhakkak ki hala var. | Open Subtitles | لا أستطيع قبوله، فحتماً ما تزالين بحاجته لفعل ما كنتِ تنوين فعله |
İhtiyacımız olan şey, aşırı yüklendiğimiz bazı iletişimlerle baş etmemize yardımcı olacak başka teknolojiler elde etmek. | TED | ما نحن بحاجته الآن هو تقنيّاتٌ جديدة لمساعدتنا في التّعامل مع ما نعانيه من إفراط التواصل. |
Orada yurtta kalıyorum ve buna ihtiyacımız var. | Open Subtitles | أقطن مع جماعة في منزل واحد . ونحن بحاجته |
Belki de ihtiyacımız olan budur. | Open Subtitles | أمي,فهمت,ولكن تعلمين,ربما هذا مانحن بحاجته |
Üniversite laboratuvarlarından dünyaya çıkarmaya çalıştığımız ve ihtiyacı olanlarla paylaşmak istediğimiz bir tedavi. | TED | علاج نعمل عليه بنشاط لإطلاقه من مختبرات الجامعة إلى كل العالم ونشاركه مع كل شخص بحاجته. |
Yemek yemeye olan ihtiyacı ve çeşitli eğlenceler sayesinde dikkatini çekmeye çalışıyordum. | Open Subtitles | إني أحاول الحفاظ على انتباهه بعدد من التسالي المرتبطة بحاجته للطعام |
İnanmayabilirsiniz ama, bence hayalet ona ihtiyacınız olduğunu düşündüğü için bu dünyada kalmış. | Open Subtitles | سواءً صدقتِ أو لا، أظن هذا الشبح باق هنا لأنه يعتقد أنّك ما زلت بحاجته |
Bana Lazım olan tek şey tuş takımına erişmekti. | Open Subtitles | كل ما كنت بحاجته هو الوصول إلى لوحة المفاتيح فحسب |