| Heyecanlı sanatçıların gergin sinirleri yumuşatmak ve kötü ağız kokusunu saklamak için bir tek viski atmaları bir Broadway geleneğidir. | Open Subtitles | إنه من المتعارف به في مسارح برودواي عندما يصيبهم توتر قبل اللقاء أن يأخذوا جرعة قبل أن يدخلوا ليهدأوا أعصابهم |
| Büyük günde, öğretmenin kâğıtları dağıtırken gergin bir şekilde bekliyorsun. | TED | وعند الامتحان ينتابك توتر شديد حين يسلمك الأستاذ الأوراق. |
| Peki ya sizi uyanık tutan tüm bu etkenler aslında uykusuz kalma stresi yaratıyorsa? | TED | لكن ماذا لو كان الشيء الذي يؤرقك هو توتر حول الأرق؟ |
| Birçok kere çok stresli durumlarda sahnede bulundum, binlerce insan beni izlerken. | TED | كنتُ على خشبة المسرح عدة مرات في حالات توتر شديدة، وآلاف الأشخاص يشاهدونني. |
| Düğün heyecanı olmalı. Daha fazla yemelisin. | Open Subtitles | لابد أن السبب هو توتر الزفاف تلقينا توتراً أكثر من الللازم |
| Ama bunun altında, bu kocaman okyanusta Nemo'yu bulabilecek miyiz gerginliği vardı. | TED | وخلف ذلك كان هناك توتر أكبر حول ما إذا كنا سنجد نيمو على الإطلاق في هذا المحيط الضخم الرحب؟ |
| Başka doktorlar da beni muayene etti. Sorunun stresten kaynaklandığını söylediler. | Open Subtitles | تفقدني الأطباء الآخرين قالوا أنه مجرد توتر |
| Bence bu halis muhlis gerilim. "Kıçına tekmeyi basacak" gerilimi. | Open Subtitles | أعتقد بأن هذا توتر أصيل, يبدو بأنها ستحرق توتر مأخرتك |
| Sinirleri bozuk olduğu için biraz gerildi ama. | Open Subtitles | أعني إنها مشدودة الأعصاب قليلاً لكنه مجرد توتر عصبي عادي |
| Her şey, Don'un ailenle tanışacağı için biraz gergin olması ve bu yüzden de birkaç kadeh içki içmesinden ibaret. | Open Subtitles | دون توتر من فكرة مقابلة والديك فاحتسى بضعة كؤوس من الخمر |
| O çene olayını hep gergin olduğunda yaptığını sanırdım. | Open Subtitles | أتعلمين, لطالما أعتقدت أن مسألة الذقن عادة توتر |
| Endişelenmiş olabilirsiniz, fakat saldırgan dairenizi terk ettiğinden beri biraz daha gergin görünüyorsunuz. | Open Subtitles | ربما أصابك الذهول من قبل ولكن من وقت أن ترك الدخيل شقتك أصبحتِ أكثر توتر وعصبية |
| Bu şu eski evlilik öncesi stresi oğlum. | Open Subtitles | أنه مجــرد توتر عصبــي قبل الزواج أبــني |
| O insanlar sana kötü davranıyorlardı zamanında ödeme yapmıyorlardı ve oraya her gittiğinde sesindeki stresi duyabiliyordum. | Open Subtitles | هؤلاء الناس يعاملوك بطريقة سيئة، لا يدفعون لك عالموعد، و دائما اسمع توتر في صوتك |
| Sadece biraz stresli olduğumu söyledi. Hepsi bu. | Open Subtitles | قال بأنه ليس إلا توتر ذلك كل ما في الأمر |
| İlk sefer heyecanı. Bir dahaki sefere daha iyi yaparım. | Open Subtitles | توتر في أول مرة سأكون أفضل المرة القادمة |
| Kolombiya halkı ve polisi arasındaki gerginliği tırmandıracak bir yol seçersek, o zaman kaybederiz. | Open Subtitles | بين الشعب الكولومبي ، و شرطة كولومبيا توتر سببه سنوات من الفساد والإساءة فسنكون قد خسرنا جميعاً |
| O her türlü stresten mümkün olduğunca uzak tutulmalı. | Open Subtitles | وبالنسبة لها يجب أن تبقى بعيداً عن أي توتر |
| Kalkıştığı işin gerilimi, uzun çalışma saatleri... ve sonucun belirsizliği onu çok yıpratıyordu. | Open Subtitles | توتر مهمته, الساعات التى كان يعملها والحيرة حول النتجية أزاد الحمل عليه |
| Ama sonra çok gerildi, bu yüzden bunu benim yapabileceğimi söyledim. | Open Subtitles | ثم توتر كثيرا قأخبرته أنني سأقوم بالأمر عنه حسنا، ماذا؟ |
| Bay Tutor'un ilişkisi olduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | هل كنت على علم أن السيد (توتر) يمارس علاقة عابرة |
| Onları strese sokuyorsun, kötü notlar getiriyorsun arkadaşlarınla aptalca şeyler yapıyorsun. | Open Subtitles | تسبب لهم توتر شديد, وعلاماتك سيئة, ترتكب أموراً حمقاء مع أصدقائك |
| Ateşli silahlar herkesi geriyor. Onların olayı da bu zaten. | Open Subtitles | الأسلحة النارية تجعل الجميع في حالة توتر هذا هو هدفها |
| - Ben heyecan diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | ظننت انها لحظة توتر, ولكن الباب كان مفتوحا |
| Travma sonrası stres bozukluğu solunum sıkıntılarına- | Open Subtitles | اضطراب توتر ما بعد الصدمة قد يسبب قطعا مشاكل بالتنفس |
| Şu an burada rahatsız edici bir gerginlik hissediyorum çünkü bu elbiseyi giymemeliydim. | TED | وإنني أشعر بأن هناك توتر غير مريح في الغرفة الآن لأنه لم يجب علي أن أرتدي هذا الفستان. |
| Jeopolitik olarak, ülkeler arasında gözle görülür şekilde artan bir gerilim var. | Open Subtitles | من الناحية الجيو سياسية يبدو أن هناك توتر في العلاقة بين الأمم |