| DNA'da değişiklik yapma yeteneği, kök hücrelerin normal hemoglobin üretme şansını artırdı. | TED | والقدرة على التعديل على الحمض النووّي مكّنتنا من جعل الخلايا الجذعيّة قادرة على إنتاج هيموغلوبين طبيعيّ. |
| Bakın, doğru oturup düzgün konuşuyor, her normal insanın yaptığı gibi. | Open Subtitles | انظر، يمكنكَ الانتصاب والتحدّث كشخصٍ طبيعيّ. |
| Endişeye gerek yok. Bu mevsim için gayet normal. | Open Subtitles | لا داعي للقلق، فذلك طبيعيّ جداً بالنسبة لهذا الوقت من العام. |
| Ve bunlar iğrenç, doğal olmayan veya en berbat ayrıntısına kadar konuşacağımız şeyler değiller. | Open Subtitles | وهذا ليس أمراً فظيعاً أو غير طبيعيّ ولا داعي للتحدّث عنه بتفاصيله |
| Kompleman seviyesi normal. | Open Subtitles | لقد تناقشنا في ذلك ومستوى المتمّمةِ طبيعيّ |
| Biz sadece normal ggörünmek zorundayız. | Open Subtitles | فقط ، يجب أن نكون كليّاً في وضع طبيعيّ جدّاً |
| Kalp atışı dakikada 140. Son derece normal. | Open Subtitles | مائة و أربعون نبضة في الدقيقة طبيعيّ للغاية |
| Kan testim tiroit işlevlerinin normal olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | دمي يبدو أنه يعمل بشكل طبيعيّ الهرمونات المنشطة طبيعية |
| Duyguların şu anda çok yoğun. Bu dönüşümün bir parçasıdır. Böyle hissetmen çok normal. | Open Subtitles | إنّها جزء من عملية التحول، هذا طبيعيّ تماماً ،أوعدكِ ، أتفقنا؟ |
| Yani onun, yarı yarıya da olsa normal görünmesi dışarı çıkabilmesi ya da evde oturup duvarları izlemekten başka bir şey yapabilmesi için en az birkaç ay daha mı beklememiz gerekiyor? | Open Subtitles | لن أحصل ولو على بضعة أشهر حيث يبدو شكله ولو شبه طبيعيّ ويتمكن من الخروج من المنزل |
| Evet, birbirimizi değiştirmek istedik ama bu normal, çiftler bunu ister. | Open Subtitles | صحيحٌ أنّنا نريد تغيير بعضنا البعض لكنّ هذا طبيعيّ فالأزواج يريدون ذلك |
| Çiftler kavga eder. Kavga edip birkaç hafta konuşmazdık. Bu normal bir şey. | Open Subtitles | الأزواج يتشاجرون و قد نتشاجر و لا نتكلّم مع بعضنا لبضعة أسابيع، هذا طبيعيّ |
| Basit, sıradan ve hepsinin ötesinde normal ve şu an ihtiyacım olan şey de bu. | Open Subtitles | الأمر سهل واعتيادي وقبل كل شيء، فالأمر طبيعيّ وذلك ما احتاجه الآن. |
| normal insanlar gibi, anlamsız bir geyiğe asla giremez. | Open Subtitles | لا تستطيع إجراء نقاش بلا معنى كأيّ شخص طبيعيّ. |
| Bilmiyorum ama üçüncü kez söyleyeyim her şey gayet normal. | Open Subtitles | ،لا أدري ،لكن للمرة الثالثة كلُّ شيء يسير على نحو طبيعيّ |
| - Tabii, tabii. Ama yine de geçimimizi sağlamak için cadı avlıyoruz biz. normal olan ne ki zaten? | Open Subtitles | لكنّنا نصطاد الساحرات لكسب الرزق و هو أمرٌ طبيعيّ فعلاً |
| doğal bir kaya ama ne kadar doğaüstü efsane varsa, buna bağlamışlar. | Open Subtitles | على شبكة المعلومات. إنّه حجر طبيعيّ ، يفترض أنّه مُرتبطاً بكلّ أساطير الخوارق. |
| Geri dönüşler sürecin doğal parçasıdır. Ama asla iyi hissettirmezler. | Open Subtitles | النكسات جزء طبيعيّ من العملية، إنهم لا يشعرون بشعور جيد مطلقاً |
| Bu, hiç doğal değil, dolaşan laktozun bu kadar... | Open Subtitles | .. إنّه أمر غير طبيعيّ .. كلُّ اللاكتوز يتماوج |
| Her şey normalmiş gibi, aramız normalmiş gibi davranarak? | Open Subtitles | أنتظاهر بأن الوضع طبيعيّ وبأن صداقتنا طبيعيّة؟ |
| Bu tip bir göğüs ameliyatı için anormal bir durum değil. | Open Subtitles | الصدر في له أجريت التي الجراحة بعد طبيعيّ هذا حسناً, |
| Bu çok normaldir. Sadece sizi kontrol etmek istedim. Sizin konuştuğunuzdan emin olmak istedim. | Open Subtitles | إنّه طبيعيّ, أردتُ أن أطمئن عليكم وحسب, وأتأكد من أنّكم تتكلّمون, لتجدوا طريقة لتعديل ما إستجدّ من أمركم. |
| Bak ben iyi hissetmiyorum. Bir şeyler Ters gidiyor. | Open Subtitles | "انظر، لستُ مطمئنّة، ثمّة شيء غير طبيعيّ" |