| Ama mecbur olmadığın halde hapsi yatarsan sana yazık olur. | Open Subtitles | لكن سيكون عار عليك أن تفعل شيئا لست مضطرًا لفعله. |
| Ne yazık ki diğeri ellerinizin arasından kaçıp gitti. | Open Subtitles | عار عليك أن تترك الأخرى تنزلق من بين أصابعك. |
| Utan kendinden! Zavallı bir köre acıman yok! | Open Subtitles | عار عليك أليست لديك شفقة على عمياء مسكينة ؟ |
| Irakta neler olup bittiğinden bahsetmenin ayıp bir yanı yok. | Open Subtitles | ليس هناك عار في الحديث عن الذي حدث في العراق |
| Ve bu pislikleri yayına koyan kanala da Yazıklar olsun. | Open Subtitles | عار على شبكة التلفزيون التي تضع هذه التفاهات على الهواء |
| Seni doğduğun günkü gibi çıplak yürütürler şu bit önleyici şey yüzünden cildin yanarak ve yarı kör bir şekilde. | Open Subtitles | يجعلونك تمشى الى الداخل عار كما ولدتك امك بشرتك محترقة و بالكاد ترى بسبب مبيد القمل |
| Burda hiç kendi geceni geçirmemiş olman utanç verici. Parti veremeyiz | Open Subtitles | انه عار أنه لم تكن ليلتكِ هنا لا يمكننا أقامة حفلة |
| - ... bayrağın çekilmiş olmaması, bence bu tüm Kraliyet Ailesi için bir rezalet. | Open Subtitles | ما من علم فوق، ذلك عار على العائلة المالكة بأكملها |
| Kendini toparlayacağına inanmıyordum, ki öyle olsaydı, yazık olurdu. | Open Subtitles | إعتقدت بأنك لن تستجمع قواك مجددا ذلك سيكون عار كبير |
| Cedar denen herifin amcanın şirketini parçalayıp o iyi insanları kovması yazık oldu. | Open Subtitles | رغم أن عار على هذا لـ سيدار تمزيق شركة عمك وفصل كل هؤلاء الناس |
| - Çok yazık. Hayatının en iyi yıllarını evli bir adama harcıyorsun. | Open Subtitles | هذا عار عليك ، انتِ تهدرين سنوات عمرك على رجل متزوج |
| yazık, ümit vaad ediyordu. | Open Subtitles | إنه عار, كانت لديها العديد من الإمكانيات |
| Sen de Utan! Daha iyi bilmeliydin! Joey'nin çalışması gerek. | Open Subtitles | عار عليك عليك ان تعرف الافضل جوي يحتاج للعمل |
| Karının sırtından geçiniyorsun, kendinden Utan. | Open Subtitles | عار عليك ، لا يمكنك العيش من أموال زوجتك |
| Ah, ne ayıp. O birlik gelemiyecek gibi görünüyor. | Open Subtitles | آه، يا له من عار يبدو الجماعة ليست قادمة |
| - Bir erkeğin pedikür olmasında bir ayıp olsaydı... | Open Subtitles | إذا كان هنالك عار فى يحصل رجل على العناية بالاقدام |
| Bunu yapmana izin veren kadınlara Yazıklar olsun. | Open Subtitles | عار على أي امرأة تسمح لك بفعل هذا على أي امرأة تسمح لك بفعل هذا |
| Seni doğduğun günkü gibi çıplak yürütürler şu bit önleyici şey yüzünden cildin yanarak ve yarı kör bir şekilde. | Open Subtitles | أنهم يسيرونك عار كما ولدتك أمك جلدك يحترق ونصف أعمى من هذه البودره |
| utanç verici olan ben değilim. Beni doğuran kadından nasıl utanırım? | Open Subtitles | لا يوجد عار فى شخصى كيف يمكننى أن أشعر بالعار تجاه المرأه التى ولدتنى ؟ |
| - ... bayrağın çekilmiş olmaması, bence bu tüm Kraliyet Ailesi için bir rezalet. | Open Subtitles | ما من علم فوق، ذلك عار على العائلة المالكة بأكملها |
| Ulusal Güvenliğin yüz karasısınız bir mücadele de beş dakika bile dayanamazsınız! | Open Subtitles | أنتم عار على الحرس الوطني ولن تصمدوا لخمس دقائق في ساحة القتال |
| Eğer dürüstçe mücadele ettiysen başarısız olmakta utanılacak bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك اي عار من الفشل اذا بذلت فيه اي جهد |
| Birbirinizi bir daha göremeyecek olmanız ne kötü. | Open Subtitles | عار عليكما, أنتما الاثنان لن تريا بعضكما بعد الآن |
| Sıradışı konuğunu kendine sakladığın için kendinden utanmalısın. | Open Subtitles | عار عليكِ، تبقين ضيفكِ الغير عادي لنفسكِ. |
| Onlara nanik yapacağım; katlanırlarsa rezil oldular demektir. | Open Subtitles | سأعض اصبعي في وجههما وسيكون عار عليهما لو قبلا هذا |
| Yani hayatımda utancı tecrübe ettiğim herhangi bir şey oluyorsa, ne kadar korkutucu olursa olsun, direkt muhatap oluyorum -- hatta bazen açıkça yapıyorum. | TED | لذلك، إن كان هناك شيء أشعرُ أنه عار في حياتي، أقوم بالغوص فيه على الفور، مهما كان مخيفًا، وبعض الأحيان، حتى علنًا. |
| Ona yalan söylediğim için utanıyorum. | Open Subtitles | عار أن أكذب عليها . أتمنى أن تغفر لي ذلك |
| İnsan ırkı için bir utanç kaynağısın. | Open Subtitles | إنك وصمة عار على الجنس البشريّ. |