| Sonra, hani ben uçağı soyarken biliyorsun... kardeşim Hindu kadını buldu. | Open Subtitles | ثم اثناء تفتيشى للطائرة لسلب مافيها اخى عثر على المرأة الهندية. |
| Fiyatları yükseltmek için her yaz şehrin elektriğini gömdüğüm küçük vadiyi buldu. | Open Subtitles | لقد عثر على الوادي الذي أفرغ فيه الكهرباء كل صيف لرفع الأسعار |
| Günlüğün onda olduğunu farz etsek bile, onu bulmuş, ona ait değilmiş. | Open Subtitles | تخيلي أن المفكرة كانت بحوزته لكنه عثر عليها، وأنها لم تكن له |
| Bu, cesedin bulunduğu yerden, nehrin yukarısından 200 metre ötede bulundu. | Open Subtitles | على بعد 200 ياردة باتجاه أعلى النهر حيث عثر على جثة |
| Ama bir şeylerin ters olduğunun farkındaydı, sonra da kanıt buldu. | Open Subtitles | لكنّه عرف أن شيئاً ما كان خاطئاً ثم عثر على دليل |
| Muhtemelen telefonuyla uçuşları izledi, gecikmeleri gördü ve aradığı tipte kurbanları buldu. | Open Subtitles | غالباً تتبع الرحلات على هاتفه رأى التأخير، وعلم بأنه عثر على ضحاياه |
| Evet, olay yeri ekibi tünelde, birkaç saç teli buldu. | Open Subtitles | أجل. عثر فريق البحث الجنائي على شعيرات في ذلك النفق |
| Analiz, belirli bir fosfat gübresinin kimyasal ve mineral... bileşiklerin bir konsantrasyonunu buldu. | Open Subtitles | التحليل عثر على كمية من الأسمدة الفوسفاتية الخاصة ومركبات كيميائية ومعدنية تشير إلى |
| Gerçek babasını buldu. Neden huysuz olsun ki? | Open Subtitles | لقد عثر على والده الحقيقي ما الذي يسبب له الهياج؟ |
| Saat 7:00'de bu sabah, cinayet öğrenilmeden önce, bir polis memuru bir çantayı nehre atmağa çalışırken buldu. | Open Subtitles | فى السابعة هذا الصباح, قبل اكتشاف الجريمة عثر شرطى على جينكنز وهو يحاول إغراق حقيبة فى النهر |
| HPD'deymiş. Bir protesto düzenleyicisi bulmuş ki buna bir göz atmak isteyeceksin. | Open Subtitles | لقد عثر على منظم المظاهرات من الجليّ أن تلقي نظرة على هذا |
| Yalnızca beni bulmakla kalmayıp karımı ve oğlumu da bulmuş. | Open Subtitles | إلا أنّه عثر على زوجتي وابني بدلًا من العثور علي |
| Chingachgook beni iki Fransız avcının yanında bulmuş ve yanına alıp, öz oğlu gibi yetiştirmiş. | Open Subtitles | عثر عليّ تشنجاجوك مع صيادين فرنسيين وأنشأني كإبن له |
| Bu sabah, açik renk saçli, genç bir kadin öldürülmüs bulundu. | Open Subtitles | صباح اليوم، جثة فتاة شابة ذات شعر جميل عثر عليها مقتولة |
| Oturduğun evin hemen köşesindeki depoda ölü bir adam bulundu. | Open Subtitles | رجل عثر عليه ميتاً في مخزن يبعد قليلاً عن مسكنك |
| Dün şehir dışında, ormanlık alanda bir ceset bulunmuş. Ensesinde barkodu olan biri. | Open Subtitles | بالأمس عثر على جثه في الغابة خارج المدينة كان لديها رمز على الرقبة. |
| Eğer seni bulursa, gerçekten başka seçeneğinin olacağını mı sanıyorsun? | Open Subtitles | اذا عثر عليك , أحقاً تعتقد بأن لديك خيار ؟ |
| Bu benim, o da Bagheera, beni ormanda bulan panter. | Open Subtitles | هذا أنا مع باقيرا الفهد الذي عثر علي في الغابة |
| Biz artık senin gibi insanların bulduğu binlerce şeyi alıp onları Peru'da çalışan arkeologlarla paylaşmaya başladık. | TED | لقد بدأنا الآن اتخاذ الآلاف من الميزات التي عثر عليها الناس مثلك ونحن نشاركها مع علماء الآثار الذين يعملون في بيرو. |
| Belki de Hopper'a onu bırakmadan önce seni nasıl bulduğunu sormalıydın. | Open Subtitles | ربما كان عليك أن تسأل هوبر كيف عثر عليك قبل أن تتركه يذهب |
| Görünüşe göre kahve dükkânını patlatan kişi Slater'ı bulup, bildikleri yüzünden onu öldürmüş. | Open Subtitles | يبدو أنّ من هاجم المقهى عثر عليه و قتله من أجل هذهِ المعلومات. |
| 8 yaşındaki bir çocuk annesini yatak odasında boğazı kesilmiş olarak yerde bulmuştu. | Open Subtitles | كان لديها صبي بالثامنة من عمره وقد عثر عليها بغرفة نومها بعد أن تم نحرها |
| Hemşire bileğini kestiğini söyledi neyse ki onu zamanında buldular. | Open Subtitles | الطبيب قال بأنّه قطع رسغّه. محظوظ، عثر عليه بالوقت المناسب. |
| Sonra O beni bulduğunda aslında Onu değil bir yanıtı aradığımı söyledi. | Open Subtitles | ولما عثر علي... قال لي في الحقيقة... أنني لم أكن أبحث عنه... |
| Arama ekibi karavanı bulmuşlar. Sanırım hayvan saldırısına maruz kalmış. | Open Subtitles | عثر فريق الإنقاذ على قافلتها وكانت هناك آثار اعتداء حيواني |
| Muhtemelen bir gelinlik dergisinde ilham verici bir fotoğraf daha bulmuştur, onu konuşmak istiyordur. | Open Subtitles | على الأرجح أنه عثر على صورة ملهمة أخرى في مجلة أعراس يريد مناقشتها. |