Islak ve kirli havlular banyoda yerde, geceden kalan yemekler pis pis kokar. | Open Subtitles | و تترك الفوط المبللة القذرة على أرض الحمام و تركت طعام الأمس يتعفن |
Islak ve kirli havlular banyoda yerde, geceden kalan yemekler pis pis kokar. | Open Subtitles | و تترك الفوط المبللة القذرة على أرض الحمام و تركت طعام الأمس يتعفن |
Pekala. En azından bir gün daha Çin topraklarında kalsın. | Open Subtitles | نعم ,حسناً, سيبقى على أرض الصين ليوم آخر على الأقل |
Yaklaşık 17 yıl boyunca bu fuarın kapıları ve arşivi içerisinde kaldım, yalnızca o hikâyeden ötürü değil fakat fuar alanında oynanan gerçek ve ırksal bir ölüm kalım dramasından ötürü. | TED | منذ ما يقرب من 17 عاماً، لقد بقي داخل البوابات وأرشيف هذا المعرض، ليس فقط بسبب تلك القصة ولكن بسبب وجود حقيقي لدراما الحياة والموت العنصرية. التي عرضت على أرض المعارض. |
Mesela, bir gün babamı banyo zemininde şiddetle sarsılıp ağzından köpükler saçılırken bulduğumu hatırlıyorum, Aşırı doz yüzünden nöbet geçiriyordu. | TED | أتذكر مثلاً أني وجدت والدي يوماً يرتعش، و رغوة في فمه، ملقى على أرض الحمام. |
Savaşta tecrübe edilmemiş kılıç ustalığı kuru topraklarda yüzme sanatını icra etmeye benzer. | Open Subtitles | لم تُختبر المبارزة فى المعركة كفن السباحة المتقتنة على أرض جافة |
Bütün bir dijital bilgi katmanını gerçek dünyaya koymaya başlayacağız. | TED | سنبدأ بوضع طبقة كاملة من المعلومات الرقمية على أرض الواقع. |
Sen, Tanrı'nın arazisinde sessiz bir uyuşuksun. | Open Subtitles | .. إنك إنك شخص مثابر على أرض الرب الصغيرة |
Yani bildiğin aydınlıkta, yabancı ülke toprağında bir konvoyu mu vuracaksın? | Open Subtitles | لذا , سوف تصدم الحآفله في وضح النهآر على أرض أجنبية؟ |
Bir itfaiye yöneticisi var... binamı kullanmamı engelleyecek, ve hala Kızılderili topraklarındayız. | Open Subtitles | لدي مسؤول إطفاء على وشك إدانتي بسبب المبنى وما زلنا على أرض هندية |
Düz zeminde yürüyemeyen bu adam bir anda merdivenleri çıkmakta uzman çıkmıştı. | TED | ولذلك فإن هذا الشخص الذي لم يستطع المشي على أرض مسطحة فجأةً استطاع صعود السلالم. |
Teşekkürler. Bir kez daha, lise denilen yerde hayalet olarak dolaşmak zorundaydım. | Open Subtitles | شكراً مرة أخرى , عليّ أن أمشي كالشبح على أرض المدرسة الثانوية |
Bir gece benim odamda yerde yattı ve rehabilitasyon Nazileri beni atıyor. | Open Subtitles | لقد نامت على أرض غرفتي لليلة واحدة فقامت إدارة اعادة التأهيل بطردي |
Kısacası, hayatımızda güveni farklılaştırılmış bir yerde konumlandırıyoruz. | TED | باختصار، على أرض الواقع، نحن نريد في امتلاك الثّقة بطريقة متباينة. |
Bu aptalca davayı bize getirdin böylece sana Amerika topraklarında bulunma izni verdik. | Open Subtitles | لقد أحضرتى لنا هذه القضيه الوهميه حتى نعطيكى الأذن بالتواجد على أرض أمريكيه |
Avrupalı hükümdarlar ve ruhban sınıfı kendi topraklarında benzer bir isyan olmasından korkuyordu. | TED | كان ملوك أوروبا ورجال الدين متخوّفين من ثوراتٍ مشابهة على أرض وطنهم. |
Fransız topraklarında olmanızdan yana bazı durumları tartışmak isterim. | Open Subtitles | أود مناقشة أمور أثيرت كونك على أرض فرنسية. |
Savaş alanında Fransızlarla karşılaştığımız zaman... her şeyin basit cevapları olacak. | Open Subtitles | عندما نواجه الفرنسيين على أرض المعركة سيكون هنالك أجوبة بسيطة على كل شيء، |
Dolabının zemininde erimiş cam kırıkları bulduk. Anlatmak ister misin? | Open Subtitles | وجدنا شظايا من الزجاج الذائب على أرض خزانتك أتود إخباري عنها؟ |
Ve Pelagia için bir ev inşa edeceğim babama ait olan topraklarda. | Open Subtitles | و سأبني بيتا لـبيلجي على أرض التي عادت إلى أبي |
Peki şunu merak ediyor olabilirsiniz: Bunlar çok hoş laboratuvar deneyleri, bunlar cidden gerçek yaşamımızda geçerli oluyor mu? | TED | ربما انتم الآن تقولون : هذه التجارب المخبرية تبدو مثيرة للإهتمام .. لكن هل يمكن تطبيق هذا على أرض الواقع؟ |
..babamın arazisinde aslında herhangi bir kalıntı yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هنالك فعلاً . أيّ بقايا على أرض والديّ |