| Bir masa kapalım da fıçının dibini görelim cinsinden tatsız. | Open Subtitles | شائك مثل، دعنا نحصل على طاولة وبعض الجولات من الخمر. |
| Alan, ayakkabıları masaya zımba tabancası tutturmaz geri zekâlılar tutturur. | Open Subtitles | إلن,مسدس الدبابيس لا يدبس الاحذية على طاولة القهوة الاغبياء يفعلو |
| Otopsi masasındaki ayağında bot olan bacak kadar garip değildir | Open Subtitles | لنْ يكون غريباً بقدر قدمٍ مع حذاءٍ على طاولة تشريحي |
| Hiç sanmıyorum. Hele ki tuvalet masasının üstünde rahmetli Çar'ın resmini tutuyorken. | Open Subtitles | بالكاد أظن ذلك سيدي المفتش، ليس وصورة القيصر الراحل على طاولة التزيين الخاصة بها |
| - Başka bir masada otururum. Orada olduğumu bile bilemezsin. | Open Subtitles | ساجلس على طاولة اخرى انت لن تدرك حتى انى موجود |
| Beni içeri aldıklarında bir masanın üstüne koyarlar. | Open Subtitles | عندما يُدخلوننى سيضعوننى على طاولة او ماشابه |
| Yatağımın yanındaki masanın üstünde, elimden bir şey gelmeyen, ıslak halka hakkında mı? | Open Subtitles | حلقةُ الماء على طاولة سريري لا أستطيع القيام بشأن أي شيء لعين ؟ |
| Shaw'un masası için çok talep var. | Open Subtitles | لدينا طلبات كثيرة من أجل كرسي على طاولة السيدة لي و شوو |
| Onun oturmasını mı bekleyeceksin yoksa masanın üzerine mi çıkacaksın? | Open Subtitles | هل ستظل تنتظره حتى يجلس أم ستقف على طاولة القهوة |
| Şu rulet masasının üzerine bahse varım ki o kadar iyi çalmıyordur. | Open Subtitles | إنه لن يعزف جيدًا الجميع ممتد على طاولة القمار تلك |
| Aslında pencereden onları bıraktığım yerde, yemek masasının üzerinde duruyorken görebiliyordum. | TED | في الواقع، أستطيع رؤيتها من خلال النافذة، على طاولة غرفة الطعام حيث تركتهم. |
| Bu sadece beni ameliyat masasına yatırmak için uydurdukları birşeydi. | Open Subtitles | لقد كانت مجرّد أقاويل ذكروها لكي يضعونني على طاولة العمليات |
| masa sekizdeki herif burgerini geri gönderip para ödemeden gitti. | Open Subtitles | الرجل على طاولة ثمانية إعادته له برغر وغادر دون دفع. |
| Ve çalışmayı bir süre yürüttükten sonra, tüm çalışma arkadaşlarını masa etrafında toplayarak şöyle dedi, 'Peki, beyler, bir takım ön sonuçlara sahibiz. | TED | وبعد التجربة التي قام بها بمدة ملائمة جمع كل زملائه على طاولة واحدة وقال لهم " حسناً يا سادة لدي بعض النتائج الاولية |
| masa başında oturdunuz ve bir çıkış yolu bulmaya çalıştınız demek. | Open Subtitles | سوف تجلس على طاولة كبيرة وتحاولإعادةحساباتك. |
| Bu da seni ya ömrünün sonuna kadar hapse sokacak ya da iğneyle idam için bir masaya oturtacak. | Open Subtitles | والذي من شأنه إما أن يضعك في السجن مدى الحياة أو ملقي على طاولة بالإنتظار كي تعدم بالحقنة المميتة |
| Tabii çay masasındaki genç bayan hariç. | Open Subtitles | ما لم يكون لتلك السيدة الشابة على طاولة الشاي. |
| Soneji dosyası hala mutfak masasının üstünde mi? | Open Subtitles | ذلك الملف عن سونجى، هل ما زال على طاولة مطبخك؟ |
| Çıkar şunu buradan! Alçak bir masada duran bir mum mu bu? | Open Subtitles | اخرج هذا الشئ من هنا اهذه شمعة موضوعة على طاولة منخفضة ؟ |
| Sanat kısmı bana haritayı email ile yolladı, haritayı aldım, ışıklı masanın üstüne koydum, üstüne parşomen kağıdı koydum, ve üstüne çizgiler semboller gibi şeyler ekledim. | Open Subtitles | فريق الرسومات الفنية أرسل لي بريداً إلكترونياً يحتوى على الخريطة، فأخذتها ووضعتها على طاولة مضيئة فوق مجموعة من الرسومات ونتيجةً لذلك برزت بعض التشققات وخطوط للخريطة |
| O arkadan atladı ve bir masanın üstünde uyandım. | Open Subtitles | .قفزعليّمنالخلف. و بعد ذلك استيقظت فوجدت نفسي على طاولة |
| ikinizin bir otopsi masası üzerinde yemek yiyeceğinizi varsaymıştım. | Open Subtitles | أنا أفترض فقط بأنكما ستتناولان العشاء على طاولة لتشريح الجثث |
| Cafe Napoleon'da onu büyük yuvarlak bir masanın üzerine koydular. | Open Subtitles | وضعوه على طاولة مستديرة كبيرة " في مقهى " نابليون |
| Yiyecekler evcil hayvan çiftliğinin olması gereken yerdeki piknik masasının üzerine konulacak. | Open Subtitles | ضعوا الطعام على طاولة التنزه المكان الذي كان يجب أن يكون محلها حديقة حيوان ملاطفة |
| Bir de makyaj masasının üzerinde duran en sevdiği parfümünü. | Open Subtitles | إنه على طاولة غرفة الملابس حسنا لا مشكلة |
| Kalp takılacak kişi 6 saat içinde ameliyat masasına yatmalı. | Open Subtitles | يَجِبُ أَن ْتكونَ عِنْدَنا على طاولة العمليات خلال ستّ ساعاتِ. |
| Annie Perasa: Mutfak masamda not yoksa yanlış bir şey olduğunu düşünürüm. | TED | آني بيراسا: لو لم يكن لدي ملاحظة على على طاولة المطبخ لقلت أن ثمة خطأ. |
| Sokaklardan gelen bir kadının aile üyelerimizin masasını beklemesine izin mi verdin? | Open Subtitles | أنتِ قد سمحتِ لإمرأة من الشارع أن تخدّم على طاولة لأعضاء عائلتنا؟ |
| Bu akşam bu yemek masasında bir sürü yalan söylendi. | Open Subtitles | لقد قبلت الكثير من الأكاذيب على طاولة العشاء هذه الليلة، |