Ama yine de çoğumuz Her şey normalmiş gibi davranıyoruz. | TED | حتى اللآن معظمنا، يتصرف كما لو كان كل شيء طبيعيًا. |
Her şey çok tuhaftı ama daha da tuhaf olaylar yaşanacaktı. | Open Subtitles | كان كل شيء غريب. لكن الأشياء الأكثر غرابة لم تأت بعد. |
Eğer Her şey tatmin ediciyse lütfen işaretli olan sekiz kopyayı imzala. | Open Subtitles | إذا كان كل شيء مقنع، رجاءً وقع كل النسخ في المكان المحدد |
Oraya önce senin gitmeni istiyorum. Her şeyin güvenli olduğundan emin ol. | Open Subtitles | أنت اذهب للداخل أولا لترى إن كان كل شيء على ما يرام |
"Kesinlikle. Bak, sen bizi buraya indirene kadar herşey kontrolüm altındaydı." | Open Subtitles | بالتأكيد، النظرة، كان كل شيء تحت السيطرة حتى قدتنا الى هنا |
Sonra geçen Kasımda Hepsi bitti. Bir işe girmeliydim. | Open Subtitles | ثم في نوفمبر الماضي كان كل شيء قد أنتهى لذا كان لا بد أن أحصل على عمل |
Burada Her şey çok iyi gidiyordu, hiç aklıma gelmedi. | Open Subtitles | بصراحة, كان كل شيء بخير لذا لم يخطر على بالي |
Seni bir göreyim dedim, Her şey yolunda mı diye yani. | Open Subtitles | كنتُ أتفقدك فحسب وأرى إن كان كل شيء على ما يرام |
Gün batımına kadar Her şey hazır olduktan sonra bedel önemli değil. | Open Subtitles | الثمن لا علاقة له. إن كان كل شيء جاهز بحلول وقت الغروب. |
Her şey çığrından çıktığı anda adaylığımı neden koyduğumu anladım. | Open Subtitles | عندما كان كل شيء يذوب ادركت انه لدي اجابة لسؤالك |
Öldükten sonra uzunca bir süre bana Her şey onu hatırlattı. | Open Subtitles | طيلة فترة طويلة عقب وفاته كان كل شيء حولي يذكرني به |
Biz şu yurtta kalırken Her şey darmadağın oldu, ama vazgeçmeyeceğim. | Open Subtitles | كان كل شيء يسير للخلف عندما كنتُ أسكن في النُزُل. ولكن.. |
Her şey akıyordu, duygular gittikçe kabarıyordu ve siz ikiniz cinsel ilişkiye girdiniz. | Open Subtitles | كان كل شيء في حالة تغير مستمر، كانت المشاعر متأججة، وأنتما حظيتما بالجنس |
Hayatım boyunca siyah ve beyaz olarak görmüştüm, ve o anda birden Her şey inanılmaz bir biçimde renklendirilmişti. | TED | في حياتي كلها كنت ارى بالابيض و الاسود و فجأة كان كل شيء بالالوان الفنية بطريقة صادمة |
Çünkü eğer Her şey küçük parçacıklardan oluşuyorsa ve tüm küçük parçacıklar için kuantum mekaniği geçerliyse, o zaman neden herşey içinde kuantum mekaniği geçerli olmasın? | TED | لانه إن كان كل شيء مصنوع من الجزئيات الصغيرة وكل الجزئيات الصغيرة تتبع لميكانيكا الكم إذاً الا يجب ان تنطبق ميكانيكا الكم على كل شيء ؟ |
çünkü o zamanlar Her şey rekabet ve saldırganlıkla ilgiliydi, yani bu pek de mantıklı gelmiyordu. Önemli olan şey kazanıp kaybetmek. | TED | لأنه آنذاك كان كل شيء يتعلق بالتنافس والعدوانية، ولم يكن ذلك من المنطقي. الأمر الوحيد الذي يهم هو إما أن تفوز أو تخسر. |
Her şey yolunda, ve birden endişeli düşünceyi görürüz, | TED | إذ كان كل شيء يسير على ما يرام، ومن ثم جاءت هذه الفكرة المقلقة |
Ancak hayal gücüm beni Her şeyin mümkün olduğu harika yerlere götürürdü. | TED | ولكن مخيلتي تأخذني إلى كل تلك الأماكن الرائعة، حيث كان كل شيء ممكنا. |
Yalnızca Her şeyin iyi olacağını bilmek isterler. | Open Subtitles | يريدون فقط أن يعرفوا إن كان كل شيء سيكون على ما يرام |
Bu geceden önce herşey basitti önemsediğim tek şey krallığımdı. | Open Subtitles | قبل ليلة كان كل شيء بسيط كنت أهتم فقط لمملكتي |
Eğer Hepsi köşede dursaydı, insanların bakması biraz zor olurdu. | Open Subtitles | ، لقد كان كل شيء في الزاوية . سيكون صعباً أن يراه الناس |
İş benim için her şeydi. Karım ve çocuğum için çalışıyordum. | Open Subtitles | العمل كان كل شيء لي لقد قمت به من أجل زوجتي و ولدي |
Bu iş benim her şeyimdi, Norah. | Open Subtitles | - لم أطلب منك ذلك نوره، ذلك العمل كان كل شيء بالنسبة لي |