| Elimizde tek kalan duvar rengi sarı olduğundan Bu 7. ipucunun Dunhill sigarasını içtiğini söylediği ilk ev olmalı. | TED | والآن اللون الوحيد المتبقي هو الأصفر، لابد أن يكون للمنزل الأول، حيث يعيش مدخن الدونهل حسب المفتاح رقم سبعة. |
| - Hayır. Ama Avusturya'daki hayatı çok farklıydı. Bırakıp gelmesi zor olmuş olmalı. | Open Subtitles | كلا، ولكن لابد أنه أمر شاق أن تهجر الحياة التي اعتادتها في النمسا |
| Bu kadar yıldan sonra, sonunda oraya biri yerleşiyor olmalı. | Open Subtitles | لابد وان هناك من سيسكنه اخيرا بعد كل هذه السنين |
| - Çok düşünceli bir davranış. O divanda çok rahatsız olmuş olmalısın. | Open Subtitles | لابد أنك كنت غير مرتاحاً على الإطلاق فى النوم على تلك الأريكة |
| - Öyle bir şey olduğunu hiç bilmiyordum. - bir yerlerde olmalı. | Open Subtitles | ـ لم أعرف أبداً أنها كذلك ـ لابد أنها في مكان ما |
| - O zaman yoldayken çalınmış olmalı. - Onları gördünüz mü? | Open Subtitles | ـ إذن لابد أنهم قد سرقوا فى الطريق ـ هل رأيتهم؟ |
| - Paine yanında götürmüş olmalı. - Yalan söylüyorsun, Scalise. | Open Subtitles | لابد وأن بيين قد أخذها معه انت تكذب يا اسكاليسى |
| bir hata olmuş olmalı çünkü aniden 2000 pinpon topumuz oluverdi. | Open Subtitles | والأهم من ذلك,كور تنس الطاوله لابد وأن كان هناك خطأ ما |
| Onun için randevunuzu iptal ettiğinize göre özel biri olmalı. | Open Subtitles | لابد انه شخص مميز إذا كنتي ستلغين موعداً من اجله |
| İrtibata kurmaya gidiyor... ve çiçek te bir işaret olmalı. | Open Subtitles | .. لابد أنه المروج و الزهرة هي الإشارة المتفق عليها |
| Gece yarısından önce olmuş olmalı, doktorun düşüncesi Bu, ölüm sertliğine bakarak. | Open Subtitles | لابد أنه حدث منتصف الليل كما يقول الطبيب بناءَ على تيبس الجثة |
| Kafayı yemiş olmalısın. Ben o çatıyı barikat falan yapmıyorum. | Open Subtitles | لابد أنك فقدت عقلك لن أحصن نفسي في سطح لعين |
| Bu durumda, sen dünyanın en sağlıklı insanlarından biri olmalısın. | Open Subtitles | فى هذه الحالة لابد انك من اصح الناس فى العالم. |
| Her ilaç alışınızda, bir grup yan etkiyle yüzleşme ihtmaliniz vardır. | TED | لان كل دواء لابد ولا محالة ان يكون له عارض جانبي |
| 1915, fizikçi olmak için heyecan verici bir yıl olsa gerek. | TED | لابد أن عام 1915 كان عاما مثيرا إذا كنت عالما فيزيائيا. |
| Siz gerçek bir kitapsever olmalısınız. Bunları kimlerin adına imzalayayım? | Open Subtitles | لابد انك من محبى الكتب, الى من اكتب الاهداء ؟ |
| Ve Bu nedenle, buraya gelmek için Inverleith Row'daki kestirme yolu kullanmış. | TED | ولذلك لابد أنها سلكت طريقاً مختصراً عبر ايفيرليث رو لتصل إلى هنا. |
| İzin verir misiniz? Burada olmalılar, Kuzey sektörünüm hemen yakınlarında. | Open Subtitles | عفواً , لابد أنهم هنا فى نطاق القطاع الشمالى الغربى |
| Dünyada mutlaka sadece yerellikle ilgili çözümleri olan ve birinin de bunlara yatırım yapacağı bir yer olmak zorundadır. | TED | لابد من وجود مكان ما في العالم. ينتج حلولًا تتعلق فقط بمشكلات خاصة بإقليم معين، ويمنحنا أيضًا القابلية لتمويلهم. |
| Şimdi, geri kalanında şöyle bir şey yapmam lazım, mesela | TED | الآن, لابد أن أقوم بما تبقى من الخدعة, بهذه الطريقة. |
| herhalde bir ağaca falan takılmış ki, rüzgârla yere dağılmış. | Open Subtitles | لابد أنه كان فى شجرة . و هبت عليه الرياح |
| - İlan kampanyamızı gördünüz. - Hayır, kaçırmış olmalıyım ilanları. | Open Subtitles | انت رأيت حملتنا الاعلانية فى الصحف لا، لابد انها فاتتنى |
| Sanırım tıp kültürünün değişmesi gerekli bir yanıyla ilgili bir şeyler yapmamız gerekiyor. | TED | اعتقد اننا لابد من فعل شئ عن جزء الثقافة الطبية التي تحتاج لتغير |
| Şu anda gitti, er ya da geç gelmek zorunda kalacak. | Open Subtitles | إنه يحلق في تلك اللحظة لابد أن يهبط عاجلاً أو آجلاً |
| Fakat şu an bilmem gereken şey, istediğin şeyin Bu olup olmadığı? | Open Subtitles | يمكنني إعادة تعيينك، ولكن لابد أن أعرف، هل لديك رغبة في هذا؟ |
| Tüm Bu türlerin ortak bir ataya sahip olmuş olması gerektiğini biliyoruz. | TED | وبذلك ندرك أن جميع هذه الكائنات لابد أن يكون لها سلف مشترك. |