| Ve konumları konusunda Endişelenecek kadar büyük olmayan yavrular hâlâ anneleri tarafından korunuyorlar. | Open Subtitles | وليست الصغار كبيرة بما يكفي لتقلق على المكانة بينما لا تزال تحميها أمهاتها | 
| Doğruyu söylediğin sürece, Endişelenecek hiçbir şey yok! | Open Subtitles | طالما أنك قلت الحقيقه فليس هناك شيء لتقلق بشأنه. | 
| İçeride kalırsan Endişelenecek bir şeyin olmaz. | Open Subtitles | اضغط على زر التوقف. فقط ابقى فى الغرفة. ليس لديك شىء لتقلق عليه. | 
| Her neyse, endişelenmen gereken çok daha büyük şeyler var. | Open Subtitles | على أي حال أمامك أمور أكبر من هذا لتقلق عليها | 
| Dedikoduya ortak olmaktan hoşlanmıyorum ama sizin Endişe edecek bir şeyiniz yok. | Open Subtitles | انا لا احب الاشتراك بالنميمة ولكن اطمئن,لا شيء لتقلق بشانه | 
| Endişelenmeni gerektirecek birşey yok, bebeğim. Hiç kimse senin emekliliğini elinden alamaz. | Open Subtitles | عزيزي، ليس لديك أي شئ لتقلق حياله لن يمس أي شخص راتبك التقاعدي | 
| Seni bunun için, benim yerime endişelenesin diye tuttum. | Open Subtitles | لهذا انا اوظفك لدي لتقلق بدلا مني | 
| Aradığın için teşekkür ederim. Endişelenmene gerek yok. İlerlemek üzereyiz. | Open Subtitles | شكراً على اتصالك ولا حاجة لتقلق نحن على وشك البدء | 
| Endişelenecek bir şey yok. Sadece not almak durumundayım. | Open Subtitles | لا شيء لتقلق حياله، إلاّ أنّ عليّ أن أضع ملاحظةً حولها | 
| Endişelenecek bir şeyin yok yani. | Open Subtitles | من لديه مال أكثر يفوز, اليس كذالك؟ وانت ليس لديك اي شي لتقلق حولة | 
| Eğer bu onuru sana verirsem Endişelenecek bir şeyin kalmaz diye düşündüm. | Open Subtitles | لقد فكرت أنه إذا كان يوجد لديك رصيد عنده, فلن يوجد شيء لتقلق منه | 
| O zaman Endişelenecek bir şeyin yok değil mi? | Open Subtitles | إذاً ليس لديك شيء لتقلق من أجله أليس كذلك؟ | 
| Böyle şeyler olur. Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | هذه الأشياء تحدث ليس لديك أى شىء لتقلق حياله | 
| Endişelenecek bir şey yok. Sadece arkada oturup gözlemleyeceğim. | Open Subtitles | لا شئ لتقلق حياله سوف أجلس فى الخلف فقط و ألاحظ | 
| Evet, hepimiz imâ ediyoruz. Endişelenecek bir şeyin yok. | Open Subtitles | أجل، جميعنا ندّعي ذلك لا شيء لديكَ لتقلق حياله | 
| Şuan bundan daha büyük şeylerle ilgili Endişelenecek olman çok kötü. | Open Subtitles | للأسف، لديك المزيد لتقلق بشأنه أكثر من قطعة الخشب هذه | 
| Daha sonra ortada Endişelenecek bir ilişki kalmayabilir. | Open Subtitles | ,ربما لن تكون هناك علاقة لتقلق بشأنها لاحقاً | 
| Eğer bunu gerçekten düşünürsen, Endişelenecek bir şey yok. | Open Subtitles | لا شيء لتقلق بشأنه إن كنت تفكر بشأن هذا. | 
| Hayır, senin endişelenmen gereken bir şey yok, Başmüfettiş. | Open Subtitles | كلاّ، لا شيء لتقلق نفسك به رئيس المفتشين | 
| Yazmaya değecek bir şey yoksa endişelenmen yersiz. | Open Subtitles | اذا لم يكن هناك ما يستحق الكتابة عنة فلا داعي لك لتقلق | 
| Sevindim, o zaman canını sıkmana gerek yok, değil mi, Cyclops? | Open Subtitles | اممم ... اذن ليس هناك اي شيء لتقلق بشانه أأنت عندك شيء , سيكلوب؟ |