| Ölüp çürüyene kadar onu korumak için yapmam gereken her şeyi yapacağım. | Open Subtitles | وحتى تحين وفاتي و يبرد جسدي سأفعل كل ما يتوجب علي لحمايته |
| Eğer onunla yatıyorsan, onu korumak için yalan söyleme ihtimalin daha yüksek. | Open Subtitles | إن كنتِ على علاقة جسدية معه، فسيبدو من الأرجح أنكِ تكذبين لحمايته |
| Hava muhalefetinden korumak için kızların paketlemesi birkaç dakika alır. | Open Subtitles | سيتطلب الأمر بضعة دقائق لتقوم الفتيات بلفه لحمايته من الطقس |
| Karmaşık yaşama yuva olabilmek için her gezegenin sıvı hâlde suya çabuk tükenmeyecek bir güneşe ve onu meteoritlerden koruyacak dev bir komşuya ihtiyacı vardır. | Open Subtitles | أي كوكب يجب أن يكون موطناً لحياة معقدة يحتاج ماءً سائلاً، وشمساً لا تحرقه سريعاً، وجاراً عملاقاً لحمايته من النيازك. |
| Yasalar kralların üstündedir ve krallık danışmanı olarak korumaya yemin ettim. | Open Subtitles | القانون اكبر من اى ملك وحسب القوانين انا هنا لحمايته |
| Hava muhalefetinden korumak için kızların paketlemesi birkaç dakika alır. | Open Subtitles | سيتطلب الأمر بضعة دقائق لتقوم الفتيات بلفه لحمايته من الطقس |
| Babamın dediği gibi onu korumak için her şeyi yapmalıyım. | Open Subtitles | وكما قال والدي عليّ أن أفعل كلّ ما بوسعي لحمايته |
| Ya birisi onu görevi tehdit edenden korumak için programladıysa? | Open Subtitles | ماذا لو أن شخص قد برمجت لحمايته يمثل تهديداً للمهمة؟ |
| Ama onu korumak için buradayım elektrikli sandalyeye göndermek için değil. | Open Subtitles | ولكنني هنا لحمايته وليس المساعدة . في إرساله للكرسي الكهربائي |
| Ve burada onu korumak için yeterince adam olduğunu düşünüyorum, tabii gerekirse. | Open Subtitles | . و اعتقد بأنه لدينا كم كافي من الرجال هنا لحمايته , ان احتجنا لذالك |
| Bu insanlar ona zarar verebilir, yetiştirilen yetişkin var onu korumak için olmayacak ki? | Open Subtitles | أن الأشخاص يمكنم أن يؤذوه أن البالغين الكبار لن يكونوا موجودين لحمايته ؟ |
| Onu korumak için yapıyorsunuz, bu sizi korkunç biri yapmaz. | Open Subtitles | , أنتِ تفعلين ما هو مطلوب لحمايته و هذا لا يجعلكِ فظيعة |
| İnsanların zamanındayken, üst düzey demir yapısını korozyon etkilerinden korumak için her yedi yılda bir boyanıyordu. | Open Subtitles | أثناء وجود البَشَر، هيكله العلوي الحديدي كان يدهن مرة كل سبع سنوات لحمايته من التآكل. |
| Bay Crowley'in oğlunu korumak için gizlediğine inanılıyor ama aslında sakladığı şeyler: | Open Subtitles | أخفى ابنه بعيداً عن الأنظار لحمايته ولكن ما كان يخفيه فعلاً |
| Bugün yapmazsam koruyacak bir gelecek olmayacak. | Open Subtitles | إن لم أفعل ذلك اليوم، فلن يكون هناك مستقبل لحمايته |
| Depoda ki bir piç yüzünden, karımı korumaya çalıştığı için kovuldu. | Open Subtitles | لقد طرد لحمايته زوجتي من أحمق في المستودع |
| Evin etrafında fazla koruma var. | Open Subtitles | ولمعلوماتكم فقط لديه الكثير من الحراس لحمايته |
| Trampetler ve marşlar eşliğinde... bir tabut, bir bayrak ve onu yağmurdan koruyan plastik muşamba... | Open Subtitles | طبول مكبوتة و موسيقى جنائزية تابوت و علم مغطى بالبلاستيك لحمايته من المطر |
| Ama demiştin ki, 1 Kasım'da dönersem... korumam gereken 1 milyon dolarlık imtiyaz var. Çocuk menüleri, oyuncaklar. | Open Subtitles | لدي انتاج ضخم بمليار لحمايته منتجات تسويقية |
| Bak, Emma'ya onu ve özel eşyalarını koruması için bir sürü para ödedik. | Open Subtitles | انظر ، لقد ذهبنا الى ايمى دفعنا مالا جيدا لحمايته وأحتياجاته الشخصية |
| Gallifrey kendi güvenliği için zaman sürekliliğinin en sonuna yerleştirilmiş durumda. | Open Subtitles | يقع غاليفري حالياً في أقصى إستمرارية الزمن لحمايته |
| - Evet, mikroplardan korunmak için kirin temizlenmesi gerekli. | Open Subtitles | أجل، يجب تطهيرها من الأوساخ لحمايته من الجراثيم |
| Unutma, kötü korsanlar hazineyi çalmaya çalışıyor ve senin onu koruman gerekiyor. | Open Subtitles | الآن تذكر، يحاول القراصنة الأشرار سرقة الكنز، لذا تحتاج لحمايته. |
| Onu korumanın en iyi yolu da, kanıtları saklamak. | Open Subtitles | . والطريقة المثلى لحمايته هي ان تخفي الدليل |
| onu korumak adına yalan söyleyebilirdim, ama söylemedim. | Open Subtitles | - كان بإمكاني الكذب لحمايته - |