| ne yazık ki hâlâ "ozo"nun ne demek olduğunu bilmiyorsunuz. | TED | للأسف الشديد, أنت لا تزال تجهل ما الذي يعنيه ذلك. |
| Ama, ne yazık ki bu soru çok fazla üzerinde uğraştığımız bir soru değil. | TED | للأسف الشديد ، إنها في الواقع مسألة لم نعطها الكثير من الإهتمام. |
| ne yazık ki cinayet şüphelisi olduğunda Doktor | Open Subtitles | للأسف الشديد إتفاقية السرية بين الطبيب والمريض تبطـل عندما تكونين مشتبه بها في جريمة قتل |
| Bunu şimdi anlamış olman çok kötü. | Open Subtitles | للأسف الشديد أنك أكتشفت ذلك للتو |
| İşe yaramayacak olması, çok kötü. | Open Subtitles | للأسف الشديد هي لن تعمل |
| İşe yaramayacak olması, çok kötü. | Open Subtitles | للأسف الشديد هى لن تعمل. |
| Ve şimdi, ne yazık ki senin ve çocukların güvenliğini tehlikeye soktum. | Open Subtitles | والآن، للأسف الشديد... فقد عرضتُ سلامتك وسلامة الأولاد للخطر |
| Ve ne yazık ki, rahmet, Sevimli Hayalet Casper'a hiç benzemiyor. | TED | ولا تشبه النعمة (كاسبر الشبح اللطيف) للأسف الشديد. |
| ne yazık ki, hatalıydı. | Open Subtitles | للأسف الشديد, لم تكن محقة |
| ne yazık ki. | Open Subtitles | للأسف الشديد |
| Damian'i senden daha çok sevmem çok kötü o zaman. | Open Subtitles | للأسف الشديد أحب (دامين) أكثر ممّا أحبك |