| Burada durup da olmadığım hâIde kız arkadaşınmış gibi davranmayacağım. | Open Subtitles | لن أقف هنا و أتظاهر أننى رفيقتك وأنا لست كذالك. |
| Öylece durup, 16 yıl önce olanlar için sorgulanmasına izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لن أقف متفرجاً بينما أنت تضايقه بشيئاً حدث منذ 16 عام. |
| Benim departmanım, onurlu ve gururlu bir yerdir ve ben de birkaç kötü elmadan bahsedip hepimizi karalayan şikâyetçi basının arkasında durmayacağım. | Open Subtitles | ... إدارتي شريفة و مصدر فخر و لن أقف مكتوف الأيدي . أمام الصحافة الناقمة . علي عدد صغير من تُفاح فاسد |
| Ve şunu açığa kavuşturalım, burada oturmanın tek sebebi kızımın seni tanımak istemesi ve ben de bunun karşısında durmayacağım. | Open Subtitles | وحتى نكون في غاية الوضوح ، السبب الوحيد لجلوسك هنـا هولأنإبنتيتريدأنّتتعرف عليك، وأنـا لن أقف في طريق ذلــك |
| Onun keyfi için bütün gün mutfakda duramam. | Open Subtitles | أنا لن أقف في المطبخِ طوال اليوم من أجله. |
| Pozitiflerden oluşan milislerin bu şehrin kontrolünü ele geçirmesine seyirci kalmayacağım. | Open Subtitles | أنتِ على خطأ لن أقف بجانبه وأشاهد مقاومة شعبية للنواحي إيجابية |
| Siz birini kaybetmek üzereyken ben karşınıza dikilip size parayla ilgili soru soracak değilim. | Open Subtitles | لن أقف هنا وأتكلّم عن المال وقد خسرتم أحد زملائكم |
| Bak, yoluna çıkmayacağım ama aramızdaki durum değişmiş değil. | Open Subtitles | انظر أنا لن أقف في طريقك لكن هذا لن يغيّر شيئاً بيننا |
| Öylece durup bunun birilerinin başına gelmesini izleyemem benim şehrimde olmaz. | Open Subtitles | لن أقف جانباً مكتوف الأيدي ليس في مدينتي |
| Haydi çocuklar. Burda durup arkadaşımı taciz etmenize dayanamam. | Open Subtitles | لن أقف مكتوف الأيدي وأدعكما تزعجان صديقي |
| Ama sana şunu söyleyeceğim: Burada durup azarlanmayacağım. | Open Subtitles | ولكن سأخبرك شيئاً ، لن أقف هناوأتعرضللتوبيخ. |
| Burada durup ölmemizi beklemeyeceğim. | Open Subtitles | أنا لن أقف مكتوف الأيدي منتظراً أن نموت جميعاً هنا |
| Siz bu ülkeyi yok ederken hiçbir şey yapmadan durmayacağım. | Open Subtitles | و انا لن أقف جانبًا بينما تدمرّين هذه البلاد |
| Siz benim planlarıma engel olurken burada boş boş durmayacağım. | Open Subtitles | لن أقف مكتوف اليدين بينما تجهضين خططي |
| Ben burada daha fazla durmayacağım. | Open Subtitles | أنا لن أقف في الخارج أكثر من ذلك |
| Bölge savcısı babamın başını öne eğip inandığı şeyleri aşağılarken öylece duramam. | Open Subtitles | لن أقف مكتوف الأيدي والمدعي العام يسيىء لأبي وكل ما يمثله |
| - Hayley! Bana kızımı korumak adına ne yapıp ne yapamayacağımı söylerken sessizce duramam. | Open Subtitles | لن أقف هنا صامتة بينما تملي عليّ ما يمكنني وما لا يمكنني فعله |
| Ve ben -Ben kalmayacağım burada ve nasıl hissetmek size . | Open Subtitles | و أنا لن أقف هنا و أحاضركم عن كيفية الشعور و التعامل معها |
| Sırf çifte pompalanmak istediğin için kuzenimin kalbini paramparça etmene seyirci kalmayacağım, konuşmuştuk. | Open Subtitles | كما تناقشنا, لن أقف وأشاهدك تحطمين قلب قريبي إلى مليون قطعة فقط حتى يمكنك التراجع |
| Hayır, ben lisanslı bir profesyonelim ve burada dikilip de, etik olmayan davranışlarla beni suçlamanı dinlemeyeceğim. | Open Subtitles | لا،أنا محترف ولدى رخصة وأنا لن أقف هنا واكون متّهما بسلوك لا أخلاقي |
| Hayır, bir grup yabancının önüne çıkmayacağım. | Open Subtitles | لا, لن أقف أمام مجموعة من غريبي الأطوار |
| Her gün, onu güvende tutmak için aldığımız riskleri bilmeyen kendini beğenmiş bir ibnenin evimde bana ders vermesine izin veremem. | Open Subtitles | لن أقف هنا في شقتي لأتلقى محاضرة من مغفل مغرور لا يملك أدنى فكرة عن مقدار الخطر الذي نتعرض لهُ كل يوم لنبقيهِ بأمان |