Yani kimsenin laptop getireceğini düşüneceğin türde bir yer değil. | Open Subtitles | أعني، ليس المكان الذي يتوقع أن يجلب أحدهم حاسوب إليه. |
Ev sonuçta, elbette ki sadece uyuduğunuz yer değil. | TED | والمنزل، في النهاية،هو بالطبع ليس المكان الذي تنام فيه فقط. |
Öldüğü yer değil. Yaşadığı yer de değil. | Open Subtitles | لا , ليس المكان الذي مات فيه و لا المكان الذي عاش فيه حتى |
O onun öldüğü yer değil. Veya yaşadığı yerde değil. | Open Subtitles | إنه ليس المكان الذي ماتوا فيه و لا حتى المكان الذي عاشوا فيه |
Geçen hafta gittiğimiz yer değil . | Open Subtitles | ليس المكان الذي ذهبنا إليه في عطلة نهاية الاسبوع الماضية |
Burası bir erkekle gelinecek yer değil. | Open Subtitles | هذا ليس المكان الذي يجب أن تذهب إليه مع رجل |
Haham Shimon'a hakaret edebileceğin bir yer değil burası. | Open Subtitles | هذا ليس المكان الذي تهين فيه الحاخام شمعون |
Seni, sen yapan bulunduğun yer değil. Sensin. | Open Subtitles | وإليك الأمر، ليس المكان الذي يميّزك، بل ماهي طبيعتك. |
Geldiğin yer değil, gideceğin yer önemlidir. | Open Subtitles | انه ليس المكان الذي اتيتي ياعزيزتي |
- Olman gereken yer değil. | Open Subtitles | وهو ليس المكان الذي يجب أن تكون فيه |
Bu birbirlerini daha önce gördükleri yer değil. | Open Subtitles | هذا ليس المكان الذي تقابلا فيه من قبل. |
Kıtır'ı görebileceğim bir yer değil. | Open Subtitles | ليس المكان الذي أراه مناسباً ل"كريسب" |
Burası pek de güven teşkil edecek bir yer değil, Nathan. | Open Subtitles | -هذا ليس المكان الذي يلهم بالثّقة يا (نايثان ). |
Bu yaşadığımız yer değil. | Open Subtitles | هذا ليس المكان الذي نعيش فيه. |
Tris, burası sandığımız gibi bir yer değil. | Open Subtitles | تريس) هذا ليس المكان الذي إعتقدنا بأننا سنجده) |