"من الذهاب" - Traduction Arabe en Turc

    • gitmek
        
    • gidip
        
    • gitmekten
        
    • gitmem
        
    • gidemedim
        
    • girmekten
        
    • çıkmaktan
        
    • gitmeye
        
    • gitme
        
    Mesajlaşma işte. Bu yüzyılın çocukları dinazor yarışlarına gitmek yerine bunu yapıyorlar. Open Subtitles إنه ما يقوم به الفتية هذه الأيام بدلًا من الذهاب لسباقات الديناصور.
    Bu aslında astronot olmak gibi birşeydi çünkü biz kimsenin daha önceden görmediği şeyleri görür ya da gidip görmediği yerlere giderdik. TED كأنّنا كنّا رائدي فضاء، لأنّنا تمكّننا من الذهاب إلى أماكن و رؤية أمور لم يسبق لأحد رؤيتها أو الذّهاب إليها من قبل.
    Hayranınla gitmekten başka onlarla bağ kurmaktan daha iyisi ne olabilir? Open Subtitles أهناك أفضل طريقة للتقرب لمعجبيكِ أكثر من الذهاب مع أحدهم؟ اركبي
    Eğer mahkemeye şahsen gitmem gerekecekse, gideceğim. TED إذا كان لا بد لي من الذهاب إلى المحكمة شخصياً، سوف أفعل ذلك.
    Ne yazık ki, ülkemde kızlar için yurt yoktu. Tıp fakültesine kabul edildim fakat oraya gidemedim. TED ولسوء الحظ، لم يكن هناك مهجع للطالبات في بلدي فلقد تم قبولي في كلية الطب، ولكن لم أتمكن من الذهاب إلى هناك.
    Kirsten ve Julie ile yüzleşmek hapse girmekten daha iyi olmalı. Open Subtitles ولكن مواجهة "كرستين" و"جولي" من المؤكد إنه أفضل من الذهاب للسجن
    Bu olanlara inanamıyorum ne yani hepiniz dışarı çıkmaktan korkuyor musunuz? Open Subtitles لا أصدق ما يحدث، الكل خائف من الذهاب للخارج الآن ؟
    Bence yalnız gitmekten korktuğun için benimle birlikte gitmek istiyorsun. Open Subtitles أعتقد أنك خائفٌ من الذهاب لوحدك وتريدني أن أذهب معك
    Hayır, pek sayılmaz. Daha fazla teorilerimi alıp karakola gitmek istemiyorum. Open Subtitles كلّا، ليس تمامًا، سئمت من الذهاب لمراكز الشُرطة وسئمت من النظريات
    Bu hafta sonu alışveriş merkezine gitmek istedim ama Roman'a bakmam dedi. Open Subtitles لا تريد ان ترعى رامون في الويكند لكي اتمكن من الذهاب للسوق
    Ve polise gidip bir dava açmalarını istemek yerine kendi başlarına yapmaya başladılar. Open Subtitles وبدلاً من الذهاب للشرطة وطلب منهم بناء قضية قامو بفعل ذلك بانفسهم، والسبب؟
    Bu yüzden, mülakata gidip artık hiç var olmayan bir şirket hakkında konuşmaktan korkuyordum. TED كنت خائفة من الذهاب لمقابلة عمل والبدء بالحديث عن شركة لم تعد موجودة بعد الآن.
    Ben zenci birliklerimin şu kasabaya gidip birilerini öldürmesini engellemeye çalışıyorum. Open Subtitles أني أحاول أن أمنع قواتي الملونة من الذهاب إلى تلك البلدة وقتل أحد
    Nerede olduğunu öğrendiğimde peşinde gitmekten beni hiçbir şey'in alıkoyamayacağını biliyorsun. Open Subtitles لو عرفت اين هي لا شيء سوف يوقفني من الذهاب خلفها
    Yemekten sonra "Sağ olun, gitmem lazım. " dersiniz. Open Subtitles :بعد العشاء، كل ما عليك قوله لقد كان لذيذ ، والآن لا بد لي من الذهاب
    Affedersin Hildy. Bugün işe gidemedim. Open Subtitles آسفة يا هيلدي ، لم أتمكن من الذهاب للعمل اليوم
    Sadece hapse girmekten korkmuştum, ama artık hapse girmek felan umrumda bile değil. Open Subtitles كنتُ خائفاً من الذهاب للسجن ولكني لا أهتم بالسجن الآن
    Mahkemeye çıkmaktan korkuyor. Yapmamız gereken blöfünü görmek. Open Subtitles إنه خائف حتى الموت من الذهاب إلى المحكمة ما علينا إلاّ أن نتفطّن لخداعه
    Beslenme uzmanlarına göre McDonald's'a haftada bir defadan fazla gitmeye gerek yoktu. Open Subtitles وكتبوا بأن علماء التغذية يقولون لا ضرر من الذهاب لماكدونالدز مرة أسبوعياً
    Kurumdan kuruma giderek reform için savaşmak yerine, Anayasallaşmaya gitme zamanı. TED بدلاً من الذهاب من مؤسسة إلى مؤسسة، للقتال من أجل الإصلاح، حان وقت لجوئنا للدستور.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus