| Görünüşe göre o cezaevini bildiğim sürece hiç yalnız kalmayacağım. | Open Subtitles | يبدو أنه كما اعرف طريقي حول السجن,سوف لن أكون وحيداً |
| Görünüşe göre kendisini acil durum ışıklandırmasından aldığı elektrikle besliyor. | Open Subtitles | يبدو أنه يغذّي نفسه من الطاقة الكهربائيه من لمبة الطوارئ |
| Ona ne çeşit bi emir verdin bilmiyorum ama, çok canice gibi duruyor. | Open Subtitles | لا أعرف ما الذي أمرته بأن يقوم به لكن يبدو أنه عمل فظيع |
| Elwood, bugün sana mektup geldi. Sanırım önemli, o yüzden odana koydum. | Open Subtitles | لقد وصلك بعض البريد اليوم يبدو أنه مهم لذلك وضعته فى غرفتك |
| Şu dikenli çalının altında yiyecek bir şeyler bulmuşa benziyor. | Open Subtitles | يبدو أنه قد وجد شيىء يأكله تحت تلك الشجيرات الشائكة |
| Şey, galiba Lucas'la yemek yemeyi kabul ettiğimden beri kötü şans yakamı bırakmadı. | Open Subtitles | يبدو أنه منذ موافقتي على الخروج للعشاء مع، لوكاس أصبح حظي سيئاً جداً |
| Sanki işinin durmaması için onu engelleyecek hiçbir şey bırakmayacak. | Open Subtitles | يبدو أنه لن يتوقف في العمل على الحفاظ على تجارته |
| Bir sorunumuz olduğunu düşünmüştük, ama Görünüşe göre üstesinden geleceğiz. | Open Subtitles | أعتقد أننا مررنا بموقف ولكن يبدو أنه تم الإعتناء به |
| Görünüşe göre patikayı izliyor. Ama onun yerinde olsaydım kuzeye yönelirdim. | Open Subtitles | يبدو أنه ينزل الطريق لكن اذا كنت مكانه لكنت اتجهت شمالاً |
| Görünüşe göre patikayı izliyor. Ama onun yerinde olsaydım kuzeye yönelirdim. | Open Subtitles | يبدو أنه ينزل الطريق لكن اذا كنت مكانه لكنت اتجهت شمالاً |
| Görünüşe göre Albay Ryan biriyle konuşuyor, ama kim olduğu görünmüyor. | Open Subtitles | يبدو أنه يتكلم مع شخص آخر ولكني لم أعرف من هو |
| Evet, ama Görünüşe göre sen bensiz bu testleri yapamıyorsun. | Open Subtitles | أجل، لكن يبدو أنه لا يمكنك إجراء هذه الاختبارات بدوني |
| Görünüşe göre tüm altınları topluyor ve geriye kalanları bırakıyor, buna elmaslarda dahil. | Open Subtitles | يبدو أنه يجمع كل المشغولات الذهبية ويترك أي شيء أخر بما فيهم الماس |
| Biraz acı verecek gibi görünüyor, eğer ne söylediğimi anlarsan. | Open Subtitles | يبدو أنه يسبب بعض الالآم المتنامية. أنت تعرف مالذي أعنيه. |
| Yaşayan hiçbir akrabası yok. Derin bir şokta. Hiçbir şey de duymuyor gibi. | Open Subtitles | لا يوجد له أقارب أحياء و يبدو أنه لا يستطيع أن يسمع أيضا |
| Kendisi yazıyor gibi görünüyor, şu anda ortaya çıktığını gibi. | Open Subtitles | يبدو أنه يكتب نفسه بنفسه كما لو أنه يفيض الآن |
| Sanırım ne zaman karşılaşsak sana sadece kötü haber veriyorum. | Open Subtitles | يبدو أنه كلما تقابلنا لا يكون لدي الا الاخبار السيئة |
| Bilardo oynamak için geldim ama Sanırım bu müessese kapanmış artık. | Open Subtitles | جئت لألعب بعض البلياردو لكن يبدو أنه قد تم إغلاق المكان |
| Bana mı öyle geliyor yoksa aynı kafese mi benziyor? | Open Subtitles | هل أشعر أنا بهذا أم يبدو أنه مازال بالقفص ؟ |
| Üç çocuğu olduğunu unutmuş galiba bu da doğru değil. | Open Subtitles | يبدو أنه نسي أن لديه ثلاثة أولاد وهذا غير عادل |
| Fakat bir matematikçi bana eksi üç kere eksi üçün dokuz ettiğini söylediği an, mantıksal olarak Sanki güven gibi bir şey hissettiriyor. | TED | ولكن عندما تخبرني الرياضيات بأن ناقص 3 ضرب ناقص 3 هو 9 هذا هو المنطق الذي يبدو أنه يستند على الثقة |
| Demek istediğim, senin için bu olay daha kolay olmalı. | Open Subtitles | ما أقصده أنه يبدو أنه يجب أن يكون أسهل لك |
| Anlaşılan sadece grev yüzünden biraz nakit akışı sorunu var. | Open Subtitles | يبدو أنه يعاني فقط من مشكل في السيولة بسبب الإضراب |
| Pekala yüzbaşı, Görünüşe bakılırsa arazinizde bir silah sorununuz var. | Open Subtitles | حسنا يا كابتن.. يبدو أنه لديكِ مشكلة أسلحة في محميتك |
| görünen o ki geçen gece eve geldiğinde merdivenden düşmüş. | Open Subtitles | يبدو أنه عندما وصل تلك الليلة سقط من على الدرج |