Deidara, belli ki gerçek sanatın ne olduğunu tam olarak anlayamamışsın. | Open Subtitles | يتضح بأنك لا تفهم معنى الفن الحقيقي يا ديدارا |
belli bir noktaya kadar tecavüzün kadın için çok zararlı olduğunu anlamışlardır fakat bu efsanelerin çoğunda herhangi bir acıma görmemiz söz konusu değildir. | Open Subtitles | تفهّموا في مرحلة ما أن الاغتصاب مؤذ بلا شك للمرأة. ولكن لا يتضح من معظم تلك الأساطير وجود تعاطف على الإطلاق. |
Ben bana bakarak değil düşünüyorum, o onun dışarı çıkıyor. | Open Subtitles | وعندما أظن أنها لا تنظر إلى .. يتضح أنها تنظر |
Anlaşılan o ki, havaalanlarını kapatmak, çözüme hizmet etmiyor. | TED | إذا سيكون تأثير إغلاق المطارات كما يتضح ، معاكساً تماما. |
Görünüşe göre, patlama-darbeli sesler gerçekten biraz insan sesine benziyor. | TED | يتضح أن أصوات تدفق النبضات تبدو تقريباً مثل أصوات البشر |
Her neyse test sonuçlarınıza göre Bay Christopher uyuşturucu seçiminiz marihuana gibi görünüyor. | Open Subtitles | على أي حال، حسب نتائج فحصك، يتضح أن ميولك في التعاطي هو الماريخوانا |
Şerif, bunun ne zamandır sürdüğünü bilmiyorum ama şu an bir şey olduğu belli. | Open Subtitles | ومن أسلوب تصرّف المجرم يتضح أنكِ أثرتِ غضبه |
Bir kocadan fazlasını kaybettiği belli. Hı? Mutfaktan bir şey isteyen? | Open Subtitles | يتضح أنها خسرت ما هوأكثر من الزوج، أيحتاج أي منكم شيء من المطبخ؟ |
belli ki Summer, bu toplumun alt tabakası, gizli bir yönetici sınıf tarafından seks ve ileri teknolojiyle manipüle ediliyor. | Open Subtitles | يتضح أن طبقة السفلى في هذا المجتمع يتم التلاعب بهم عبر الجنس والتقنية المتقدمة. من قبل طبقة حاكمة |
belli ki Summer, bu toplumun alt tabakası, gizli bir yönetici sınıf tarafından seks ve ileri teknolojiyle manipüle ediliyor. | Open Subtitles | يتضح أن طبقة السفلى في هذا المجتمع يتم التلاعب بهم عبر الجنس والتقنية المتقدمة. من قبل طبقة حاكمة |
Ve ortaya şöyle bir şey çıkıyor ki: yaşadığımız stresi türü ve rahatlamış bir durumda kalabilmek için vücudumuzun düzenli çalışması aşırı derecede kim olduğumuza bağlı. | TED | لكن يتضح أن نوع الضغط الذي نعايشه وسواء استطعنا البقاء فى حالة استرخاء وقتاً كافياً لنحافظ على أجسادنا تعمل بكفاءة يعتمد ذلك كثيراً على من نكون. |
Yani vücudunuzun kısa mesafeler dahilinde yenilenebildiği ortaya çıkıyor. | TED | اذن يتضح ان جسدك بالفعل يستطيع التجدد ولكن لمسافات قصيرة فقط |
Anlaşılan o ki, hafif bir sigarada da sıradan bir sigarada olduğu kadar nikotin bulunuyor. | TED | يتضح أن هناك بالفعل كمية من النيكوتين داخل السيجارة الخفيفة كما السيجارة العادية. |
Anlaşılan, iletişimi takip eden, sadece biz değilmişiz. | Open Subtitles | كما يتضح أننا لسنا وحدنا رصد نهاية الإرسال لا يمكن ان تكون مؤكد |
Görünüşe bakılırsa, çetenin kazandığı bütün parayı en üstteki alıyor. | Open Subtitles | يتضح أن كل الأموال التي تجنيها العصابة تبقى عند سكيتزو |
Görünüşe göre uzun bir süredir buradaymış ama duruş şekli biraz şüpheli de olsa ölüm zamanını belirlemek biraz zor olacak. | Open Subtitles | من مظـهــرهـ يتضح أنه كان هنــا لفترهـ طويلــة ولكــن تحــديد وقـــت الوفــاهـ قــد يكـــون صعـــــــــب |
Öyle görünüyor ki, ilişkimizin... doğasını yeniden belirlemeliyiz. | Open Subtitles | انة يتضح نحن يجب أن نعيد تعريف الطبيعة لعلاقتنا |
Ama anlattığın kadarıyla Bay Kent'i "mutlu" etmenin yolu yokmuş gibi görünüyor. | Open Subtitles | يتضح مما تتقولينه أنه لا يبدو أن هناك طريقةً لجعل السيد كنت سعيداً |
Eğer bir insan beyni gördüyseniz, iki yarıkürenin birbirinden bütünüyle ayrı olduğu aşikardır. | TED | إذا سبق ورأيتم مخ بشري يتضح أن النصفين الكرويين منفصلين تماماً عن بعضهما. |
ortaya çıkan şu ki, bu köyde aslında hiç atık kağıt yoktu. | TED | وكما يتضح, لم يكن هناك ورق مهملات بالمرة في هذه القرية. |
Sadece sen kötü adamdın ve bu pek inandırıcı olmazdı. | Open Subtitles | كل ما في الأمر أنك كنت وغداً ولن يتضح هذا |
İşte, sonunda yakaladı. Avının bir kısmı ağzından sarkıyor. | Open Subtitles | هنا يتضح بأنها تتغذى, توجد قطعه من وجبتها تتدلى خارج فكيها |
Çünkü Amber'a söyledikten sonra birbirimizden hoşlanmadığımız ortaya çıkarsa yazık olur. | Open Subtitles | و حينها يتضح في الحقيقة بأننا قمنا بإبعاد بعضنا حسناً |