Ve ben bunun içmek için yeterli bir neden olduğunu düşünürdüm. | Open Subtitles | وأنا دائماً إعتقدتُ ذلك و كَانَ سبباً بما فيه الكفاية للشُرْب |
Ve ben bunun içmek için yeterli bir neden olduğunu düşünürdüm. | Open Subtitles | وأنا دائماً إعتقدتُ ذلك و كَانَ سبباً بما فيه الكفاية للشُرْب |
Peki, büyülü bir neden olmuştur olmayabilir, ama bir nedeni kesinlikle vardı. | Open Subtitles | حسناً ، ربما لم يكن هناك سبب سحري لكن بالتأكيد هنالك سبب |
Alan, oğlunun senin hatalarından ders almaması için bir neden yok. | Open Subtitles | الين ، ليس هناك سبب يمنع أبنك أن يتعلم من أخطائك |
Bu gerçekten önemli, çünkü teknolojinin geldiği bu seviyede fiziksel bir alete uyum sağlamamız için bir neden yok. | TED | وهذا هو المهم حقا ، لأنه لا يوجد أي سبب في أيامنا و عصرنا هذا أن نتقيد بجهاز مادي |
O halde Balhae'ye gitmem için bana iyi bir neden söyle. | Open Subtitles | اذا قولي لي سبب واحد لماذا يجب أن أذهب إلى بلهاي |
- O zaman onlara peşime düşmeleri için bir neden vermeyeceğim baba. | Open Subtitles | حسنا عندئذ لن اعطيهم سبباً يشعرهم ان عليهم ان يتعقبونا يا ابي |
Bu yüzden bu gece geç kalıp ona bir neden vermek istemiyorum. | Open Subtitles | لذا لا أريد أن أتأخر الليلة . و أعطيه سبباً لذلك حقاً |
O zaman, bana göre daha iyi bir neden bulmalısınız. | Open Subtitles | إذاً أعتقد أنّه من الأفضل أن تجد سبباً وجيهاً جدّاً. |
Merak ettim de dün akşam dışarıya sadece hava almak için mi çıktın, yoksa başka bir neden var mıydı? | Open Subtitles | لقد كنت أتساءل فقط هل حقاً ذهبت للخارج لاستنشاق الهواء النقي الليلة الماضية ؟ أو كان هناك سبب آخر ؟ |
Tabiikide, güzel bir neden olduktan sonra size karşı gelecek değiliz. | Open Subtitles | بالطبع ليس لدينا أيّ اعتراض للتعاون إن كان هناك سبب جيّد. |
Eline geçince onu sağ bırakması için bir neden olmayacak! | Open Subtitles | عندما يتسلمه ، ليس هناك سبب لإبقائها على قيد الحياة |
Ülkemde seyahat eden bir Hintliyim. Belâ için bir neden yok. | Open Subtitles | أنا هندي أسافر في بلدي و لا أرى أي سبب للمشاكل |
Ve eğer çiçek gönderirsek gitmemizi gerektiren bir neden görmüyorum. | Open Subtitles | وطالما سنُرسلُ الزهورَ، لا أعتقد بوجود أي سبب يدفعنا للذهاب |
Ofisimden çıkarken gayet aklı başında idi. Şüphelenmek için bir neden yoktu | Open Subtitles | كان متماسكا تماما عندما غادر مكتبى ولم يكن لدى أي سبب للشك |
Ve umut için bir neden varsa eğer, bunu nasıl ifade ederdin? | TED | وإذا كان هناك سبب واحد للأمل، كيف ستعرض ذلك؟ |
Ama kaynağı senden gelen bir haberi yazmam için iyi bir neden göremiyorum. | Open Subtitles | ولكنني لا أستطيع أن أفكر في سبب وجيه يجعلني أنشر أي شيء تعطيني إياه |
Bu silahı vermemek için mücadele etmemem için iyi bir neden söyle. | Open Subtitles | أعطني سبب مقنع يمنعني من المحاربة من أجل عدم إعطائك للبندقية |
Kimseden korkmamız için bir neden kalmadı. O adamın elinde hiçbir delil yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب للخوف من أي شخص هذا الرجل ليس لديه دليل ضدنا |
Bu konuşmaya, yukarıda, daha fazla içki ve daha az kıyafetle yapmamamız için geçerli tek bir neden söyle? | Open Subtitles | اعطني سببا واحدا مقنعاً لماذا نحن لايتعين علينا مواصلة هذه المحادثة في الطابق العلوي مع مشروبات اكثر |
Bu yaşaman için daha büyük bir neden, hatırladın mı? Savaşmak için, hatırladın mı? | Open Subtitles | و هذا سببٌ إضافي لبقائكَ حياً، أتذكُر، لتُقاتِل، أتذكُر؟ |
Bu konuda gerçegi bana söylememen için bir neden var m? | Open Subtitles | هل هناك أيّ سبب يمنعك من قول الحقيقة عن ذلك |
Bu çekirdek şekil ile başlamak için özel bir neden yok, istediğimiz bir çekirdek şekil ile başlayabiliriz. | TED | و ليس هنالك من سبب معين للبدأ بهذا الشكل الأساسي, بامكاننا البدأ بأي شكل أساسي نريد. |
Bu o makineyi kafanda parçalamam için yeterli bir neden mi? | Open Subtitles | وهذا سبب كاف لجعل هذا الكاميرا تمثال فوق رأسك |
Belki onu sevmem için bir neden yok ama seviyorum. | Open Subtitles | ربّما ليس لديّ سبب لمحبّة ذلك الشاب, إلا أني أحبّه |
Bir şeyler sakladığımızı düşünmesini gerektirecek bir neden yok yani. | Open Subtitles | حسناً ، ليس لديها سبب لإفتراض اننا نخفي شئ |