| Her masada aşıklar, her köşede Casuslar, | Open Subtitles | العشاق موجودون على كل طاولة و الجواسيس كذلك يتربصون في كل زاوية |
| Soğuk Savaşlar boyunca Casuslar her iki taraftada kullanıldı. | Open Subtitles | خلال الحرب الباردة، تم إستخدام الجواسيس من كلا الجانبين |
| Bu kritik noktada Londradaki Casuslar | Open Subtitles | ،في هذه المرحلة الحرجة كان الجواسيس في لندن |
| Casuslar rotadan ayrılmadığını kontrol etmek ve ayrılırsa da öldürmek için gönderilmişti. | Open Subtitles | تم إرسال جواسيس للتأكد من انه لم يهرب ويطلقون عليه لو هرب |
| Belki bana şifreyi verirdin, şimdi her yere Casuslar koydunuz. | Open Subtitles | ربما تستطيع ان تعطني كلمة السر الآن بعد أن وضعت جواسيس في كل مكان |
| Casuslar özellikle bu bölgeye, savaştan beri 3 kez girmeye çalıştı. | Open Subtitles | وهذا الموقع بالذات تم التلصص عليه من الجواسيس ثلاث مرات منذ الحرب |
| Casuslar eskisi gibi değil. | Open Subtitles | لم يعد الجواسيس كالسابق، فهم يتجنبون أن يراهم أحد |
| "Gizli tarifleri çalması için Casuslar göndermeye başladılar." | Open Subtitles | وبدءوا في إرسال الجواسيس ليسرقوا وصفاته السرية |
| Normal bir metal para gibi görünüyor ama Casuslar bunun gibi cihazları soğuk savaş sırasında küçük mikrofilm ve mesajları kaçırmak için kullandılar. | Open Subtitles | يشاهد مثل تغيير الجيب العادي، لكن الجواسيس إستعملوا الأدوات مثل هذه أثناء الحرب الباردة لتهريب الميكروفلم الصغير جدا. |
| Kural olarak, Casuslar polislerle uğraşmayı sevmez. | Open Subtitles | كَقاعدةٍ أساسية ، الجواسيس لا يحبّون التعامل مع الشرطة |
| Casuslar sırları çalar, ve insanlarda sırlarını kasalarda saklarlar. | Open Subtitles | الجواسيس تسرق الأسرار، والناس يحفظون أسرارهم في الخزنات |
| Yani, Casuslar da bu işi yapıyor ve onlar ülkemizi koruyorlar değil mi? | Open Subtitles | اقصد, أن الجواسيس يفعلون ذالك وهم بالتأكيد يدافعون عن الدولة |
| Ama gerçek Casuslar casus olduklarını söylemez. | Open Subtitles | ماعدى ان الجواسيس الحقيقيون لايعلنون انهم جواسيس |
| Doğru bilgileri toplayan Casuslar var ve yanlış bilgileri yayan Casuslar var. | Open Subtitles | هناك الجواسيس الذين يجمعون المعلومات الجيدة. و أخيراً الجواسيس الذي ينشرون المعلومات السيئة |
| Casuslar hakkındaki söylentileri dikkate almayın çünkü şüphe korkuyu doğurur. | Open Subtitles | لا تعيروا اهتمام للشائعات التي تتناقل عن وجود جواسيس لأن الشك يؤدي إلى الخوف |
| Yani işveren kabadayıları vardır Casuslar vardır askeri polis vardır bu yüzden herşeyi gizlice yaparsınız. | Open Subtitles | لا تستطيع المشي حتى في مصنع بكمبيوترك المحمول ويأتي العمال اليك لإجراء مقابلات معهم. أعني أن هناك حمقى وهناك جواسيس |
| Burada olmaz. Buy More'da Casuslar var. | Open Subtitles | ليس هنا, ليس هنا هناك جواسيس أكثر في الصفقــة |
| Rönesans'ta Casuslar arasında çok revaçtaymış. | Open Subtitles | انة صندوق لعز فينيس انة مشهور جدا لدى جواسيس عصر النهضة |
| Onlar Casuslar. Onları korumamızın karşılığında bize bilgi temin ediyorlar. | Open Subtitles | إنهم جواسيس يعطونا معلومات مقابل حمايتنا |
| Casuslar bana yaklaşamadan, ben onları öldürürüm, komutanım. | Open Subtitles | سأصيب الجاسوس قبل أن يطلق علي النار سيدي |
| Casuslar için flör etmek hedefi manipüle etmekte etkili bir silahtır. | Open Subtitles | بالنسبة للجواسيس المزاع أداة جيدة للتلاعب بهدفك حسنا عزيزتي |
| Görünüşe göre sizde de değil. Bunca zaman Casuslar önünüzdeymiş. | Open Subtitles | .يبدوا أن واضح بالنسبة لك .لقد كان جاسوسًا و أخفيته لمدة |
| Casuslar, Shingen'in evine döndüğünde hemfikir. | Open Subtitles | يَتقْبلُ الجواسيسُ ان شينجن رجعَ البيت |
| Trippe için casusluk yapıyor. O dangalak düğmelerle ilgili her şeyi biliyordu. Burnumun dibinde Casuslar var Jack. | Open Subtitles | هو من سرب لهم مسألة الأزرار التجسس معركتى |