| dizüstü bilgisayarımla herhangi bir toprak parçasından daha derin bir bağlantıya sahibim. | TED | لدى إرتباط أعمق بجهاز الكمبيوتر المحمول الخاص بي من أي قطعة أرض |
| - dizüstü bilgisayarım için bir program. Biliyordur. - Ne yapacak? | Open Subtitles | انه برنامج على جهازي المحمول هو سيعرفه , لما هذا البرنامج |
| Hiçbir şey bulamadım, ama dizüstü bilgisayarında bir kaç e-posta buldum. | Open Subtitles | لم اجد شيئا ولكني وجد بعض رسائل البريد على حاسوبها المحمول |
| 2013 yılında bölünme birleştirmesi dizüstü batarya ömründe büyük bir ilerlemeye kapı açtı. | TED | في عام 2013، تجميع المقاطعات أثمر تطوّراً ملحوظاً في عمر بطارية الحواسيب المحمولة. |
| Hayır. dizüstü istememizin sebebi kritik olan kelimenin "eğitim" olması, dizüstü değil. | TED | لا. سبب الحوجة للكمبيوترات المحمولة أن الهدف هو التعليم، ليس كمبيوتر محمول. |
| 100 dolarlık dizüstü bilgisayarlara koyduğumuz yazılım programını kullanıyorum. | TED | أنا استعمل البرنامج الذي وضعناه في الكمبيوتر المحمول ذو المائة دولار. |
| Peki ayakkabınız, arabanız veya dizüstü bilgisayarınızla işiniz bittiğinde ne yaparsınız? | TED | فماذا تفعلون بالحذاء أو السيارة أو الحاسب المحمول في نهاية حياته، عندما تنتهون من استخدامه؟ |
| ". Ve aslında sadece dizüstü bilgisayarınız kadar: Sadece 10 watt. | TED | انه في الواقع يستهلك نفس القدر الذي يستهلكه الكمبيوتر المحمول : فقط 10 واط. |
| Ve bunlardan benim favorim olanın bir tanesi 100 dolarlık bir dizüstü bilgisayar. | TED | وواحدة من أفضلها هو الكمبيوتر المحمول ذو كلفة 100 دولار |
| Bırakın floppy diski kaçınızın dizüstü bilgisayarında hâlâ disk sürücüsü bulunmakta. | TED | كم منكم يُوجد في كمبيوتره المحمول محرك الأقراص، ناهيك عن القرص المرن؟ |
| iPhonenunuz ,dizüstü bilgisayarınız, pazar günleri New York Times'dan daha kullanışlıdır. | TED | الأي فون، والكمبيوتر المحمول الخاص بك أكثر عملية من صحيفة نيويورك تايمز يوم الأحد |
| Çocuğumuzu futbol oynarken izlemeye gidebiliriz ve bir cebimizde cep telefonumuz, diğerinde Blackberry’miz, ve dizüstü bilgisayarımız, muhtemelen, dizlerimizdedir. | TED | نستطيع الذهاب لمشاهدة أطفالنا يلعبون الكرة والجوال في يدينا، والبلاكبيري في اليد الأخرى، والحاسب المحمول ، في احضاننا. |
| dizüstü bilgisayar çantası buldum. Bilgisayar ortada yok. | Open Subtitles | عثرت على حقيبة الكمبيوتر المحمول هناك، بدون الكمبيوتر المحمول |
| Kötü kararlar silsilesi içinde, bir dükkandan 30 tane dizüstü bilgisayar çaldı ve onları internet üzerinden sattı. | TED | في سلسلة من القرارات السيئة، سرق ٣٠ من أجهزة الكمبيوتر المحمولة من محل وباعهم في الإنترنت. |
| Ama sizi bir iddiada kazandığım dizüstü bilgisayarla yendim mi? | Open Subtitles | وأنت إنتصرت عليكم بواسطة كمبيوتر محمول فزت به في رهان؟ |
| Bu yaz bu 100 dolarlık dizüstü bilgisayarlardan 5 milyon tane üreteceğiz, belki gelecek yıl 50 milyon tane. | TED | وفي هذا الصيف سنصنع ٥ ملايين من أجهزة اللابتوب ذات المائة دولار وربما ٥٠ مليون في العام القادم. |
| Eğer liste ondaysa kontrol etmek de isteyecektir. Ve bu dizüstü bilgisayar demektir. | Open Subtitles | لو أنه حصل على القائمة, سوف يحتاج إلى فحصها وهذا يعني ان بحوزته لاب توب |
| Önce bilgisayarın oldu sonra da bilgisayar oyunların... - ...ve şimdi de dizüstü bilgisayarın. | Open Subtitles | في البداية طلبت حاسوب شخصي وكلّ لعبة ومن ثمّ لابتوب ؟ |
| bunun bir örneği her çocuğa bir dizüstü olmuştur. | TED | مثال على ذلك كان مبادرة جهاز حاسب محمول لكل طفل. |
| Yeni dizüstü bilgisayar alınca ilk yaptığın şey bu muydu? | Open Subtitles | إذا هذا أول شيء وجدته بعدما إشتريت حاسبا محمولا جديدا؟ |
| Kayıp bir dizüstü bilgisayar mı yoksa kedi resimleri ve Facebook güncellemeleri mi? | Open Subtitles | حاسوب محمول مفقود أم واحد مليء بصور للقطط أو تحديثات موقع الفيس بوك؟ |
| Eggsy, bir dizüstü bulup beni aga bagla. | Open Subtitles | "يا (إيجزي)، ابحث عن الحاسوب وأدخلني إلى الشبكةّ" |
| Depodan bir dizüstü bilgisayar çıkarıyordu, sabit sürücüsünü kontrol edeceğiz ama çok kötü hasar görmüş durumda. | Open Subtitles | كان يُخرج حاسباً محمولاً من وحدة التخزين سنفحص القرص الصلب, ولكنه تأذى بشدة |
| Düşüncemiz bunun sadece bir dizüstü değil, şekil değiştirip bir elektronik kitap da olmasıydı. | TED | الفكرة كانت أنه لن يكون حاسوبًا محمولًا فقط، بل إنه يمكن أن يتحول ويصبح كتابًا إلكترونيًا. |
| Beni izlemek için kullandıkları dizüstü buydu. | Open Subtitles | بذلك الحاسوب الشخصي توجد الكاميرا التي استخدموها لمراقبتي |
| Ve aniden... bu çocuklar internete bağlı dizüstü bilgisayar sahibi oldular. | TED | وفجأة، تم ربط الأطفال بكمبيوترات محمولة. |