| Çok iyi arkadaştık. Ondan daha iyi bir dost bulmak zordur. | Open Subtitles | لقد كنا أصدقاء جيدين انه من الصعب أن تجد صديق جيد |
| Wall Street'te dost diye bir sey yoktur demistin ya. | Open Subtitles | و لكنك قلت أنه لا يوجد أصدقاء في وول ستريت |
| Eğer beni bir dost gibi davet ederseniz, birer içki içebiliriz. | Open Subtitles | إذا دْعوَتني مثل صديق يُمكنُ أَنْ نشرب سوياً ـ شـــراب ؟ |
| Sadece destek olan değil, aynı zamanda dost olan birini. | Open Subtitles | شخص ماأَرى بأنهـا لَيستَ فقط كـ ناصحة، لكن كـ صديقة. |
| Ne sürpriz ama. Hepinizin dost olduğu aklıma gelmezdi hiç. | Open Subtitles | يا لها من مفاجأه . لم اكن اعرف انكما اصدقاء |
| Ve böylece, kimin dost kimin düşman olduğunu anlamanın bir yolu daha. | TED | وبذلك نأمل أن تكون وسيلة أخرى لتحديد من هو الصديق ومن لا |
| Sana Carla'nın çok iyi bir dost çıktığını söylemek istiyordum. | Open Subtitles | لقد كنت أريد أن أخبرك بأن كارلا وانا اصبحنا أصدقاء |
| Her zaman dediğim gibi, "Yeni dost edin ama eskileri koru. | Open Subtitles | هذا الموقف مشابه لمقولتي تعرف على أصدقاء جدد لكن احتفظ بالقدامى |
| Ama eğer biz iyi dost isek, neden beraber basketbol oynamıyoruz? | Open Subtitles | لكن إذا كنا أصدقاء لماذا لا نلعب تسديد أهداف السلة ؟ |
| Seni seviyorum, babacığım. Artık dost olduğumuz için çok mutluyum. | Open Subtitles | أنا أحبك أبي، أنا سعيد جدا لأننا أصدقاء مقربون الآن |
| Seni seviyorum, babacığım. Artık dost olduğumuz için çok mutluyum. | Open Subtitles | أنا أحبك أبي، أنا سعيد جدا لأننا أصدقاء مقربون الآن |
| ... senin hakkında FBI'ya muhbirlik yapan eski bir dost... | Open Subtitles | أو صديق قديم يقوم بإبلاغ مكتب التحقيقات الفيدرالي عن تحركاتك |
| İçeride yatan adam sadece bir meslektaş değil. Bir dost. | Open Subtitles | الرجل الراقد في هذه الغرفة، ليس مجرد زميل، بل صديق. |
| İçeride yatan adam sadece bir meslektaş değil. Bir dost. | Open Subtitles | الرجل الراقد في هذه الغرفة، ليس مجرد زميل، بل صديق. |
| Birlikte kaçıyorduk. O çok iyi bir dost. İyi biri. | Open Subtitles | لقد كنا نهرب معاً إنه صديق عظيم ، ورجل طيب |
| Ya da buradan öğrenilecek ders, onun dost olunabilecek biri olmadığıdır. | Open Subtitles | أو ربّما كان الدرس هنا أنّها لم تكن صديقة منذ البداية |
| Herhalde bir fatihle dost olacağımı hiç ummamıştın, değil mi? | Open Subtitles | انت لاتعتمد ان نكون اصدقاء مع الفاتح ، هل انت |
| ...ve o dost, beraberinde diğer adamı da sürüklemekten kaçınmadı. | Open Subtitles | وذلك الصديق لم يهتم لو إنتهى بهم الأمر كلاهما بالحفرة |
| Lancu senelerdir bir dost ve topluluğun sıkı bir koruyucusu oldu. | Open Subtitles | إن العم كان صديقاً لنا لسنوات عدة و مدافع عن العشيرة |
| Bu hafıza ayrıca neresi dost neresi düşman bölgesi bilmeye ek, üreme bölgeleri ve doğum alanlarını da kapsar. | TED | وتمتد هذه الذاكرة أيضًا لتشمل مواقع التزاوج ومناطق الولادة، إضافة إلى معرفة من هم الأصدقاء ومن الأعداء من الجيران. |
| Hayalgücümüzü zorlasak bile seninle dost olduğumuzu söylemek mümkün olmaz. | Open Subtitles | دون تخيلات لا يمكن و صفنا علـى أننا كنا صديقين |
| Kardeşime sadık bir dost oldun. Ve görünüşe göre, bana da. | Open Subtitles | لقد كنتَ صديقا وفيا لأخي ولي أنا أيضا، على ما يبدو |
| Bu dost, bana göre Brigitte Bardot*un bir denizkızından bebeği olmuş gibi görünüyor. | Open Subtitles | هذه الصديقة المقربة التي تشبه إن أنجبت بريجيت باردو طفلًا مع حورية بحر |
| Sıkı dost olduğumuzu sanıyordum ama bana Noel kartpostalı yok. Anlamıyorum. | Open Subtitles | حسبت أننا صديقان مقربان، لا أفهم لماذا لم أحصل على واحدة |
| Beni bir arkadaş, bir yoldaş, dost savaşçı olarak düşün. | Open Subtitles | فكر بي على انني صديق أخ, و زميل في المصاعة |
| İyi dost olduğunuzu ve onun seni gerçekten sevdiğini biliyorum ama şu anda seninle görüşmesinin iyi olmayacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | وأعرف بأنّك صديقٌ رائع وهو مولعٌ بك ولكن لا أُفضل أن يبقى برفقتك في هذه الفترة |
| Benim için de iyi bir dost ama sen ona bakıp karşılaştırma bile yapmıyorsun. | Open Subtitles | إنه رفيق جيد لي، صديق لكنك لن تنظر إليه أو تقارن بما يمكن أن أفعل مع والدك؟ |
| Annem hep derdi ki; "Eğer kalpten dost olursan, emin ol..." | Open Subtitles | كما كانت تقول أمى إذا كنت تمتلك صداقة فى قلبك |