| Onunla yeniden bir araya gelme düşüncesiyle kendine eziyet etmeyi bırakırsın. | Open Subtitles | تستطيع الان التوقف عن تعذيب نفسك بفكره انك ربما تعود اليها |
| Onun adı Joshua ve bir zamanlar çocuklar dahil insanlara eziyet edip öldürdüğü hücrenin içinde poz veriyor. | TED | إسمة الحقيقى جوشوا، وهو فى هذة الصورة فى زنزانة حيث كان يستخدمها فى تعذيب و قتل الناس، بمن فيهم الأطفال. |
| Üç ay boyunca kendine ve etrafındakilere özellikle bana eziyet etmeni izledim ama yumruk torban olmayacağım artık. | Open Subtitles | لثلاثة أشهر، شاهدتك تعذب نفسك وكل من حولك، غالبًا أنا، لكنّي اكتفيت من تحمل ملامة أخطائك. |
| Aile, insanın yüreğine eziyet ediyor değil mi? | Open Subtitles | الآسرة تحطم القلب ، أليس كذلك ؟ |
| Kötülük dışarıda pusuya yatmışken ben burada uyuyamıyor, eziyet çekiyorum. | Open Subtitles | ها أنا ذا, أستلقي في العذاب بينما هناك في الخارج يقطن الأشرار |
| Gidelim. Hayvanlara eziyet etmek istesem tıp laboratuarına giderim. | Open Subtitles | لو أردت أن أعذب الحيوانات لذهبت لمختبر أمريكي |
| Neden insanlar hep kendilerine eziyet ediyorlar? | Open Subtitles | لماذا يعمل الناس دائما على تعذيب أنفسهم؟ |
| Kadınları ve çocukları öldürdüm, onlara eziyet ettim, sırf çığIıklarını duymak için. | Open Subtitles | قتلت النساء و الأطفال, تعذيب الأباء و الأزواج لسماع صيحاتهم |
| Sadece anılardan bahsedelim hikâyeler anlatalım, havadan bahsedelim kendime eziyet etmek dışında içinde umut olmayan şeylerden. | Open Subtitles | لنتبادل بعض الذكريات فحسب و القصص و نتحدث عن الجو اللعين أي شيء عدا تعذيب نفسي |
| İstirham ediyorum: Savunmasız bir kıza eziyet etmeyin. Devam et. | Open Subtitles | لا تعذب فتاة لا حول لها ولا قوة |
| - Neden kendine eziyet ediyorsun? | Open Subtitles | أنا أوافقهما الرأي لمَ تعذب نفسك؟ |
| İçin için hayatıma eziyet etme. | Open Subtitles | " لا تحطم حياتي في الارض " |
| Diğer öğrencilerin kulaktan dolma bilgilerle onunla alay edip, ona eziyet çektirmeleri. | Open Subtitles | كان السخريه و العذاب من الطلاب الآخرين الذين قدتهم انت |
| Hayvanlara eziyet etmek istesem tıp laboratuarına giderim. | Open Subtitles | لو أردت أن أعذب الحيوانات لذهبت لمختبر أمريكي |
| Sırf kendini olduğundan daha iyi bir erkek gibi hissetmek için uzaklara yolculuğa çıkıp kendisine eziyet etmesine hiç gerek yoktu. | Open Subtitles | ليس من الضروري أن يعذب نفسه أكثر بالسفر بعيداً حتي يجعل من نفسه شخصاً أفضل عما هو عليه |
| Bu artık bana acı ve utanç verici bir işkence gibi eziyet ediyorsa sanki bir hemoroidi sıkıyormuşum gibi. | Open Subtitles | , بالنسبه لى هو عذاب دائم , مهنه مؤلمه,ومخزيه |
| Kahretsin! Üç gündür eziyet çekiyoruz. Aynı fikirdeyim. | Open Subtitles | اللعنه , نحن نتعرض للتعذيب لمدة ثلاثة أيام. |
| Polonyalılar da eziyet etmişti onlara. | Open Subtitles | البولنديون اضطهدوا اليهود ايضا |
| Orada olmanın nasıl bir eziyet olduğunu tahmin ediyorum. | Open Subtitles | . لقد شككت بذلك أتخيل ما مقدار التعذيب لك . أن تكون هناك |
| Hastalarına eziyet edip kendi ahlaksızlığına alet et-- | Open Subtitles | التنمر لمرضاكَ حتّى يتغاضوا عن إفتقادكَ للأخلاق... |
| Sürekli evlilik hakkında konuşmam sana eziyet olmalı. | Open Subtitles | هذا يَجِب أَن يَكُون تعذيباً لَك التحدث عن زفافي |
| Bir adamın canını Tanrıya lanet edecek kadar yakabilirsin ona eziyet edebilirsin ama en derin korkularını öğrenene kadar ona gerçekten işkence edemezsin ve ben seninkileri biliyorum. | Open Subtitles | يمكنك أذية شخص ويمكنك تعذيبه وتجعله يلعن الرب، ولكن لا يمكنك تعذيبه إلا بعد أن تعرف أعظم مخاوفه. |
| Burada kalan eziyet çeken ruhların varlığımızdan haberi olmamalı. | Open Subtitles | يجب أنْ لا تشعر الأرواح المعذبة الموجودة هنا بوجدونا |
| Karanlık, acı, eziyet. | Open Subtitles | ظلام. ألم. معاناة. |