Ve boynuna asılırken o kurumuş ve yaşlı kulağına fısıldayacağım: | Open Subtitles | و أثناء تشبثي بعنقه سأهمس في تلك الاذن الجافة القديمه |
- Merak etme karşılaştığımızda kulağına fısıldayacağım ismini. | Open Subtitles | لا تقلق، سأهمس اسمه في أذنك في المرة القادمة عندما نتقابل |
Peki ben sana hangi isminle fısıldayacağım sevgilim? | Open Subtitles | وما الاسم الذي سأهمس لك به، يا محبوبي؟ |
Artık seninle konuşmuyorum. Artık fısıldayacağım. | Open Subtitles | أنا لن أتكلم معك مره أخرى في الحقيقة , سوف أهمس |
Ancak yatağımızda yekvücut yatarken olan biten her şeyi kendisinin kulağına fısıldayacağım. | Open Subtitles | سوف أهمس له، وأعيد تمثيل اللحظة، عندما نكون متلاصقين في فراشنا |
Benim aklımda olan şu. Yalnız olduğumuz halde fısıldayacağım. | Open Subtitles | والآن، هذا ما يدور في خلدي سوف أهمس حتّى ونحن بمفردنا |
Kulağına fısıldayacağım, raks ederek gittikleri yeri. | Open Subtitles | تهمس فى اذنك أين الرقص يؤدى بها |
Hayır. Gel buraya. Kulağına fısıldayacağım. | Open Subtitles | تعال هنا سأهمس بها في أذنك |
Sözleri kulağınıza fısıldayacağım. | Open Subtitles | سأهمس التعويذة في أذنك |
Bunun yerine adını fısıldayacağım. | Open Subtitles | بدلاً من ذلك سأهمس بأسمك. |
Yaklaş, kulağına fısıldayacağım. | Open Subtitles | ادنو، سأهمس في أذنك |
Sürekli kulağına fısıldayacağım. Christopher, ev ödevini yap. | Open Subtitles | سأهمس في أذنك "كريستوفر) قم بواجبك المنزلي)" |
Tamam, fısıldayacağım. | Open Subtitles | سأهمس |
Hayır, yine de aşkımı kulağına fısıldayacağım. | Open Subtitles | لا، ولكن سأظل أهمس بحبي في أذنيك |
- Şimdi River. Kulağına bir şey fısıldayacağım. | Open Subtitles | و الآن، أنتِ (ريفر) أنا على وشك أن أهمس لكِ بشيء في أذنك |
Bense fısıldayacağım: "Hayır." | Open Subtitles | "وأنا سوف أهمس: "لا |