| Ve cevabı da neredeyse büyük bir kesinlikle güneş sistemimizin dışındaki göktaşları ve kuyruklu yıldızlar güneşten yeterince uzak olmaları nedeniyle sularını muhafaza edebilmişlerdir. | Open Subtitles | والإجابة بالتأكيد أنه يتخلّف للخارج أكثر في نظامنا الشمسي بعض الكويكبات وبعض المذنّبات |
| Dışarıya doğru uzaklaşırken bu iki gezegen, göktaşları ve gezegenlerin oluşum sürecinden geriye kalan artık maddeleri de toplayarak geçtiler. | Open Subtitles | وأثناء مرورهما إلى الخارج الكوكبان شقّأ طريقهما خلال الكويكبات السيارة وغيرها من الحطام المتبقي من تشكل الكواكب الأخرى |
| Sonuçta, göktaşları bir gün tüm güneş sistemimizi bırakıp gitmemizde bir sıçrama taşı olabilirler. | Open Subtitles | ربما تكون الكويكبات في النهاية الوسيلة التي نستطيع بواستطها مغادرة كامل النظام الشمسي يومًا ما |
| Bizim güneş sistemimizde ve tüm güneş sistemlerinde ilk oluşturulan nesneler -- ilk olarak büyük kayalar -- ...gezegenler oluşmadan önce, zorunlu olarak göktaşları oluşur. | Open Subtitles | في نظامنا الشمسي وكل نظامٍ شمسي ،أولى الجسيمات المتكوّنة أولى الصخور الضخمة قبل أن تتكوّن الكواكب هي الكويكبات |
| 4.6 milyar yıl önce, güneş sistemi etrafında dolaşan devasa göktaşları, boza kıvamındaki gezegenimize yağmur gibi düşmeye başladı. | Open Subtitles | كبرت الأرض المائعة قبل 4.6 مليار سنة بسبب ارتطام النيازك المتواصل لمدارها من حول الشمس. |
| Asteroit kuşağı bugün bile hala buzlu göktaşları içermektedir. | Open Subtitles | لا يزال يحتوي حزام الكويكبات على كويكبات ثلجية ليومنا هذا |
| Bu antik göktaşları güneş sistemini oluşturacaklar ve üzerinde yaşadığımız gezegeni inşa edecekler. | Open Subtitles | هذه الكويكبات القديمة ستشكّل النظام الشمسي وتبني الكوكب الذي نعيش عليه |
| Ancak göktaşları saatte binlerce mil hızla hareket etmektedir. | Open Subtitles | لكن تتحرّك الكويكبات بسرعة آلاف الأميال في الساعة |
| Ancak bazı büyük göktaşları gerçekten doğru bir şekilde düşündüğümüzde küçük bir gezegen haline gelmişlerdir. | Open Subtitles | لكن إحدى أكبر الكويكبات كان يعتقد أنها كواكب صغيرة |
| Ancak tüm göktaşları asteroit kuşağı içinde yer almıyor. | Open Subtitles | لكن لا تمكث كافّة الكويكبات في حزام الكويكبات |
| Ancak göktaşları beraberinde Dünya'ya yeni bir madde de getirdi. | Open Subtitles | لكن تجلب الكويكبات أيضًا مادّة جديدة للأرض |
| 4 milyar yıl önce göktaşları genç Dünya'yı bombardımana tuttular. | Open Subtitles | قبل أربعة بلايين عام قصفت الكويكبات الأرض الناشئة |
| Ancak yaşam bir kez başladığında, göktaşları onu sonlandırabilir de. | Open Subtitles | لكن متى تبدأ الحياة فقد تُنهيها الكويكبات أيضًا |
| göktaşları atmosfere girdiklerinde yanarlar. | Open Subtitles | عندما تضرب الكويكبات الغلاف الجوي فإنها تحترق |
| Ve böylece göktaşları, bazı yönlerden deyim yerindeyse gökyüzündeki altın madenleridirler. | Open Subtitles | لذا، الكويكبات بطرقٍ أخرى هي مناجم ذهبٍ في الفضاء |
| Ancak göktaşları çok yakına geldiğinde göktaşı madenciliği gerçek olamayacak kadar güzel hale gelebilir. | Open Subtitles | عندما تقترب الكويكبات هكذا فقد يكون تعدين الكويكبات حقيقة |
| Ve gelecekte göktaşları insanlara Dünya'dan ayrılmalarına ve de galakside koloniler kurmalarına yardımcı olabilirler. | Open Subtitles | وفي المستقبل قد تساعد الكويكبات البشر من الهرب من الأرض واستعمار المجرّة |
| Yani bir bakıma göktaşları, uzaya çıkış yolumuzu çiziyorlar. | Open Subtitles | لذا قد تسحبنا الكويكبات إلى حدٍ ما نحو الفضاء |
| göktaşları hala içlerinde bu antik kaya toplarını barındırırlar. | Open Subtitles | لا تزال تحمل النيازك اليوم هذه الكرات الصخرية القديمة داخلها |
| Bay Pitt ilk başbakan olduğunda ikiniz de hayallerimizde yol alan göktaşları gibiydiniz. | Open Subtitles | عندما أصبح السيد (بيت) رئيس وزراء كنتما مثل النيازك تطلق النار خلال خيالنا |
| Ömrünün ilk yarısı boyunca büyük göktaşları gezegeni birkaç milyon yılda bir bombardımana tuttu. | Open Subtitles | في النصف الأول من نشأة الأرض اصطدمت كويكبات كبيرة بكوكب الأرض كل بضعة ملايين سنة |