Howard beni Beverly Hills'e alışverişe götüreceğini söyledi. | Open Subtitles | هاوارد قال بأنه سيأخذني للتسوق في بيفيرلي هيلز |
Beni götüreceğini sandığım yer burası değildi. | Open Subtitles | لم أكن أعتقد أنك ستأخذني إلى مكان مماثل مطلقا |
Bana babamı başka bir tarafa götüreceğini söyledi, böylece beni kaçarken göremezmiş. | Open Subtitles | قال أنه سيأخذ أبي الى الجانب الآخر لكي لا يراني وأنا أهرب |
1998'de, bu internet denilen cesur yeni teknolojinin bizi nereye götüreceğini bilmemizin bir yolu yoktu. | TED | في عام 1998 لم تتوفر لنا طريقة لمعرفة هذه التكنولوجيا الجديدة الشجاعة المسماة بالإنترنت و إلى أين ستأخذنا. |
Hey, çocuklar. Bizi Gizemli Diyar'a götüreceğini söylemiştin. | Open Subtitles | مرحبا يا أولاد لقد أخبرتنا بأنك سوف تأخذنا إلى جزيرة اللأغاز المرحة |
Hangi yolun bizi Tanrı'ya götüreceğini hiç birimiz bilmiyoruz | Open Subtitles | و لا أحد يعلم أين الطريق الذي يقودنا الى الله |
Dört gündür onu izliyoruz. Bizi cesede götüreceğini umuyoruz. | Open Subtitles | لقد أبقيناه تحت حراسة لصيقة منذ أربعة أيام على أمل أن يأخذنا إلى مكان الجثة |
İkimiz de zavallı sivillerin bizi Cehennem'e götüreceğini biliyoruz. | Open Subtitles | كلانا يعرف ذلك، وهذا الأحمق سيقودنا مباشرة إلى الجحيم |
Onu nereye ve nasıl götüreceğini şimdiden düşünmeye başla. | Open Subtitles | لذا من الأفضل أن تفكر كيف وأين ستنقل الرجل |
Arkadaşım, beni Amsterdam'a götüreceğini söyledi. ...oradan da Londra'ya gitmemin bir yolunu bulacağını. | Open Subtitles | صديقي قال أنه سيأخذني إلى أمستردام ومن هناك سنجد طريقة لدخول لندن |
Bir iş için teklif sunacak. Beni de götüreceğini söyledi. | Open Subtitles | سوف يحاول العمل فيها يقول بأنه سيأخذني معه |
Sadece... Sadece beni eve götüreceğini söyle. Sadece kocamla konuş. | Open Subtitles | أخبرها أنك ستأخذني إلى المنزل تحدثي إلى زوجي فحسب |
Gitmem gereken yere götüreceğini biliyordum, bu yüzden Buharlaştım. | Open Subtitles | عرفتُ أنها ستأخذني إلى حيث ما اريد، ثمّ اختفيت |
Ona bu cenaze heykelinin onun son nefesini alacağını ve ruhunu Mısır'a götüreceğini söyledim. | Open Subtitles | قلت ان هذا التمثال الجنائزي سيأخذ نفسه الأخير ويحمل روحه إلى مصر |
İlk galibiyetten sonra Koç annemi aradı ve kutlama için takımı sinemaya götüreceğini söyledi. | Open Subtitles | بعد انتصارنا الأول الكابتن اتصل على امي ليخبرها بانه سيأخذ الفريق خارجا للاحتفال |
Şu ana kadar nerelerde olduğumuzu gözden geçirelim ve rüyalarımızın bizi nereye götüreceğini anlamaya çalışalım. | Open Subtitles | لا أعلم ، دعينا نبدأ من خلال تفسير ما كنا به نحلم به بالفعل ونحاول إيجاد إلى أين ستأخذنا أحلامنا |
Peki araba olmadan bizi oraya nasıl götüreceğini sanıyorsun? | Open Subtitles | إذا كيف تنوي أن تأخذنا إلى هناك بدون سيارة؟ |
Onu saldığımızda, bizi direkt babasının sakladığı şeye götüreceğini biliyordum. | Open Subtitles | علمت أنه لو خرج فسوف يقودنا تماماً إلى ما كان يخبأه أبيك |
Bir tuzak yerine kumandanlarına götüreceğini nereden biliyoruz efendim? | Open Subtitles | مع كل الإحترام سيدي, لماذا نأمل منه أنْ يأخذنا إلى قائدهم و ليس إلى فخ ؟ |
Belgeler ölmekte olan bir kadının bizi kurtuluşa götüreceğini söyler. | Open Subtitles | اللفائف أخبرتنا أن قائد يحتضر سيقودنا إلى الخلاص |
- Kevin'ı götüreceğini söyle, yoksa anlaşma yok. | Open Subtitles | قل أنك ستنقل "كيفين" و إلا لن يكون هناك إتفاق |
Sen kutsal parşömenin bizi zafere götüreceğini kehanet ettiği Seçilmiş Olan'sın. | Open Subtitles | أنت الشخص المنتظر والذي وعدتنا الرسالة السريّة أن تقودنا نحو المجد |
Benim yerime onu götüreceğini söyle. | Open Subtitles | وقل لها إنكَ ستأخذها بدلاً عني |
Bunu sana söylememem gerekiyor ama seni play-off maçlarına götüreceğini söyledi. | Open Subtitles | ليس من المفترض أن أقول لك هذا، حسناً؟ لكنه أخبرني بأنه سيأخذك للمباراة النهائية الشهر القادم |
Onu dünyadaki istediği her yere götüreceğini söyledi. | Open Subtitles | قال إنه سيأخذها لأي مكان بالعالم هنا حيث رغبت بالذهاب |
Annem onların beni her yere götüreceğini söyledi. | Open Subtitles | قالت أمي أنه يمكنه أن يأخذني إلى أيّ مكان |
Bir saat önce onu okula götüreceğini söylemiştin. | Open Subtitles | قبل ساعة من الآن، قلت أنك ستأخدينها إلى المدرسة. |