| böyle günlerde bu bıçağı bir ustura kadar keskin tutmayı. | Open Subtitles | أن أبقي هذه السكين حادة كشفرة الحلاقة ليوم مثل هذا |
| Kesikler keskin ve tek taraflı bir bıçak ile yapılmış. | Open Subtitles | حسناً، القطوع حادة على حافة واحدة غير حادة على الأخرى. |
| Bazıları çok keskin, bazıları düz ve ayrıca değişken süreleri var. | TED | بعضها حاد جداً والبعض الآخر واسع، و تحدث على فترات متفاوتة. |
| Gözleriniz oldukça keskin. Burada en az 25 kravat var. | Open Subtitles | إن نظركِ حاد جداً لديه أكثر من 25 واحدة هنا |
| Kendi dışkımın içinde yatıyorum keskin kokuyu içime çekiyorum hayatın özünün kokusu. | Open Subtitles | أتمدد هناك في حمّام من برازي استنشق الرائحة الحادة رائحة خلاصة الحياة |
| Ayrıca renk konusunda eksiğimiz var, o yüzden yeni bir renk karıştırma tekniği geliştireceğiz, bu da bizim tek bir yöntemle keskin yüz hatları ve renklerini göstermemizi sağlayacak. | TED | ومازلنا نفتقد للألوان هنا، لذلك طوّرنا تقنية دمج جديدة تحسّن طريقةً توسّطية وحيدة وتنتج قواماً وجهياً وألواناً حادّة. |
| Bu şeylerin keskin dişleri var ve onların tükürüklerinden insanın beynine solucan girebiliyormuş. | Open Subtitles | تلك الأشياء لديها أسنان حادة مثل الموس وبصاقه ممكن أن يصيبك بدودة المخ |
| keskin bir obje, birkaç ana damarının yarılmasına neden olmuş. | Open Subtitles | طعنة بأداة حادة أدت لتمزقات حادة في عدة شرايين رئيسية |
| Afrika penguenleri hakkında bilmeniz gereken bir şey var ki o da jilet gibi keskin gagaları olduğudur. | TED | ذلك لأن البطاريق الأفريقية.. لها مناقير حادة كالأمواس |
| Bu kız, defalarca tecavüze uğruyor, keskin bir çubukla da tekrar tecavüz ediliyor. dayak yiyor, ısırılıyor ve ölüme terk ediliyor. | TED | تم اغتصاب هذه الفتاة بشكل متكرر، كما تم إدخال عصًا حادة لداخلها عنوةً و تم ضربها و عضها و تركت لكي تموت. |
| Meyve satıcılarının, terzilerin önünden geçerken çok keskin bakışlar ile karşılaştım sanki beni dilimlere ayırırcasına." | TED | سواء مشيت لبائع فاكهة أو خياط، تلقيت نظرات حادة قطعتني إربًا إربًا.“ |
| Birisi üzerine keskin bir silahla gelmiş, yani büyük bir evet. | Open Subtitles | شخص ما قتلها بسلاح حاد لذا سأقول: نعم إنها ضحية قتل |
| Hayır, fakat sana verebileceğim paslı ve keskin bir şeyim var. | Open Subtitles | لا ، لكن لدي شي حاد وصدئ أحب أن أعطيك إياه |
| Balta, keski ya da pala; keskin, iyi tanımlanmış kesikler yapar. | Open Subtitles | فأس أو خنجر أو منجل ذو طرف حاد سيوضح أمر الجروح |
| Jilet gibi keskin çeneleriyle çiçekten nektar toplamakta fazla zorlanmazlar. | Open Subtitles | باشواكهم الحادة انهم يجدون ان من السهل اخذ نكتار الازهار. |
| Nihayetinde orada, sevgi ve keskin kılıçlar neşe ve umut vardı. | Open Subtitles | وفي آخر ما تقول : هناك حب ونصاله الحادة الفرح والأمل |
| Gün ışığı tuhaflaştı ve gölgeler ilginç bir şekil aldı; ilginç bir şekilde keskin görünüyorlardı, sanki birisi televizyonun kontrast ayarını yükseltmişti. | TED | بدا ضوء النهار غريباً، وغدت الظلال عجيبة، بدَتْ حادّة على نحو غريب، وكأنّ شخصاً قد رفع من مستوى التباين في التلفزيون. |
| Ordunun Fort Benning'deki keskin Nişancı Okuluna başvurmuş ama reddedilmiş. | Open Subtitles | وقدم طلبا للرفض من مدرسة قناص الجيش في فورت بينينغ |
| keskin uçlu bir bıçağı göreceksiniz, tam da lastik zar delindiğinde, o beyaz kalın kılıfın içinde kayboluyor. | TED | سوف تشاهد الرأس الحاد الأبيض وحين تقوم بثقب ذلك الغشاء المطاطي سوف تقوم بالإختفاء بداخل ذلك الأنبوب الأبيض |
| Ben dönene dek onları gözle ve gerekirse önce keskin nişancıyı indir. | Open Subtitles | , راقبهم حتي اعود ..واذا اظطر الامر الي . فكون القناص اولا |
| keskin mükemmel test puanları, yetenek oldu. | Open Subtitles | كين كان مثاليا، في درجات الاختبار، و الاستعداد |
| Baltanı her zaman kütüğe sapla, evlat. Ağzı temiz ve keskin kalır. | Open Subtitles | . دائماً إغرس النصل في الجذع ، يا بني لكي يبقى النصل حاداً |
| Çok keskin, belirgin ve bence cidden bunda iş var. | Open Subtitles | هى حاده جدا وليست موضوعيه واعتقد ان بها شيء ما |
| keskin bir bıçakla karnıbaharın çiçeklerinden birini keserseniz, ve kestiğiniz parçalara ayrı ayrı bakarsanız, bütün bir karnıbaharı, ama ufak boyutta olduğunu düşünürsünüz. | TED | إذا قمت باستعمال سكّين حادّ لقطع إحدى الزّهور الصغيرة للقرنبيط ونظرت إليها على حدة، فستحصل على زهرة قرنبيط كاملة، ولكن في حجم أصغر. |
| bir ağız dolusu jilet gibi keskin diş. | Open Subtitles | بِطول 75 قَدَماً تقريباً، فَمّ ملئ بالأسنانِ الحادّة جداً |
| Üç kardeşinizi vuran keskin nişancılar, bir binadan öbür binaya geçiyorlar. | Open Subtitles | القناصة الذين قتلوا ثلاثة من اخوتكم يتنقلون من مبنى إلى مبنى |
| - Ağabeyinin kılıcının kaleminden daha keskin olmasını umut etmelisin! | Open Subtitles | عليك أن تأمل أن سيف أخيك أكثر حدة من قلمه |
| Ben bile ne kadar keskin bir silah olduğunu fark edemedim. | Open Subtitles | وحتّى أنا لم أكن مدركا لمدى حدّة ذلك السلاح. |