| O da orada yaşıyor. Diğerleriyle alakam yok ama. | Open Subtitles | تعيش هناك أيضا لكني لا أزعج نفسي مع الآخرين |
| Annem orada yaşıyor ve O'na başardığım zaman geri gelip, | Open Subtitles | والدتى تعيش هناك واخبرها بما يحدث |
| Annem orada yaşıyor. Bazen de ben. | Open Subtitles | -أمي تعيش هناك و أنا أعيش هناك بعض الأوقات |
| Evet, ailem hala orada yaşıyor. | Open Subtitles | أجل، أبوي ما زالوا يعيشون هناك |
| Biz arada bir toplu konutları ziyaret ediyoruz. Onlarsa orada yaşıyor. - Sizin eleman Dee, değil mi? | Open Subtitles | من وقت لآخر نزور المجتمعات يعيشون هناك |
| Dedikodulara göre, kötü kalpli bir ölüm büyücüsü orada yaşıyor. | Open Subtitles | حيث يعيش فيه مستحضر أرواح شرير : هدفكم الوصول إلى قمة البرج و تدمير مستحضر الأرواح |
| - Ebeveynleri ve küçük kardeşi hala orada yaşıyor. | Open Subtitles | مازال والداها و أخوها الأصغر يعيشان هناك. متزوجة؟ |
| Doğu Asya: Japonya, Kore, Çin, vs. - Dünya nüfusunun üçte biri orada yaşıyor, | TED | اسيا الشرقية : اليابان , كوريا , الصين ان ثلث العالم يعيش هناك |
| Ben de öyle. Annem orada yaşıyor. | Open Subtitles | مرتين سنويآ وأنا أيضآ أمي تعيش هناك |
| Arkadaşım Julie Harper orada yaşıyor. | Open Subtitles | صديقتي العزيزة , جولي هاربر تعيش هناك |
| Biliyorsun, onun en büyük idolu orada yaşıyor, Maria. | Open Subtitles | اتعليم انها اعظم غبيه ماريا تعيش هناك |
| Ailem orada yaşıyor. | Open Subtitles | عائلتي ما زالت تعيش هناك إلى الأن |
| Hocam orada yaşıyor. | Open Subtitles | -معلّمتي تعيش هناك . -أَيّ معلمة؟ |
| - Hiç bir şey, yapılabilecek bir şey yok. O orada yaşıyor. | Open Subtitles | هي تعيش هناك و أنا اعيش هنا |
| Adamın tekine, ailesi katedral aldı ve şimdi onca insan orada yaşıyor ve bu çok tuhaf. | Open Subtitles | هذا الرجل، عائلته أشترت له كاتدرائية، والان كل هؤلاء الناس يعيشون هناك وهذا... شئ غريب |
| - Sağ kalan birçok insan orada yaşıyor. | Open Subtitles | أنت مجنون أغلب "الناجون" يعيشون هناك "الناجون من الهولوكوست" |
| Katil hâlâ orada yaşıyor olmalı. | Open Subtitles | ثم القاتل يجب ما زالوا يعيشون هناك. |
| Karısı ve iki çocuğuyla orada yaşıyor ve yerel bir hırdavat dükkanı var. | Open Subtitles | حيث يعيش مع زوجته و طفلين ويدير مخزن معدات محلي |
| Ailem hâlen orada yaşıyor. | Open Subtitles | لايزال والداي يعيشان هناك |
| Bu durum sadece 2. evi içeceksiz bıraktığı için çay içen Danimarkalı orada yaşıyor olmalı. | TED | وهذا يترك المنزل الثاني فقط بدون نوع من الشراب، الدنماركي شارب الشاي لابد أن يعيش هناك. |
| Eğer harabeye dönmeseydi, muhtemelen hâlâ orada yaşıyor olurduk. | Open Subtitles | و لو لم تكن حُرقت عن بكرة أبيها، لربما كنّا نعيش بها الآن. |