| tek şansın virüsten vazgeçmen ve seni bulamayacağımızı ümit etmen. | Open Subtitles | فرصتك الوحيدة هى أن تتخلى عن الفيروس وتتمنى ألا نجدك |
| Abur cubur yiyebilirsin, bu tek şansın ama dişlerini fırçalamak şartıyla. | Open Subtitles | تناول الوجبات السريعه لان هذه فرصتك الوحيدة ولكن قم بتنضيف أسنانك |
| Ben aşkımı kaybettim, ama bu senin tek şansın, git onunla, Leela. | Open Subtitles | لقد خسرت حبي لكن هذه فرصتك الوحيدة .. اذهبي معه يا لـيلا |
| Birazdan Gonca buraya gelecek... sana bakacak, topu parkın dışına kadar yollamak... ya da kötü şekilde kaçırmak için bir tek şansın olacak. | Open Subtitles | الآن وفي أي دقيقة روز بد ستأتي للوقوف هنا انظر إلى نفسك وسيكون لديك فرصة واحدة لترمي إلى خارج الحديقة أو خارجاً ببؤس |
| Sana yalvarıyorum, lütfen işleri düzeltmek için bir tek şansın var. | Open Subtitles | أتوسل إليك .. أرجوك لديك فرصة واحدة لوضع الأمور بنصابها الصحيح |
| İkimiz de biliyoruz ki ne olduğunu bulman için tek şansın bu. | Open Subtitles | وكلانا نعرف بأن هذه قد تكون الفرصة الوحيدة لكِ لتعرفي ما هذا |
| Gezegeni kurtarmak için tek şansın toparlağı kesecek uydu monteli bir nano-fizyon ışınını içeriyor. | TED | فرصتك الوحيدة لإنقاذ الكوكب تكمن في شعاع نانو بإمكانه اختراق الفُقاعة محمول على الأقمار الصناعية. |
| Her yandan kuşatıldın. tek şansın, teslim olmak. | Open Subtitles | هم عندهم تغطية مِن كل زاوية فرصتك الوحيدة أَن تسلم نفسك |
| Bu senin görevi kurtarmak için tek şansın olabilir, ve kendi kişisel problemlerini çözmek için, hepsi üst üste geldi. | Open Subtitles | هذه ستكون فرصتك الوحيدة لإنقاذ المهمة وأن تحل مشاكلك الشخصية دفعة واحدة |
| Senin de buradan canlı çıkmak için tek şansın bu. | Open Subtitles | هذه فرصتك الوحيدة للخروج من هذا المكان اللعين سالما |
| Bu senin tek şansın Terry. O kadına hayır demelisin. | Open Subtitles | إنها فرصتك الوحيدة " تيري " ارفض طلب تلك المرأة |
| Yaptığının bedelini ödemek istiyorsan, bu senin tek şansın. | Open Subtitles | أتريد تخليص نفسك مما فعلت؟ هذه فرصتك الوحيدة |
| O'nu görmek için, buraya gelmek için tek şansın var. | Open Subtitles | يمكنك فقط الحصول على فرصة واحدة للقاء، زيارة هذا المكان. |
| Bir yarıkta pratik yapamazsın derler. Bir tek şansın vardır. | Open Subtitles | أنت لا تستطيعين، كما يقولون، بدون ممارسة من خلال الشق، لديك فرصة واحدة |
| Yaşamak için tek şansın var. Öğrenmek istediğimi söyle, seni bırakırım. | Open Subtitles | لديك فرصة واحدة للحياة أخبرينى بما أريد معرفته وسأدعك تذهبين |
| Benimle birlikte olmak için tek şansın, baygın olduğum zamandı. | Open Subtitles | الفرصة الوحيدة التي كانت لديك معي هي عندما كنت غير واعية |
| Başka bir hayat bulmak için tek şansın bu. | Open Subtitles | إنها الفرصة الوحيدة التي لدي للعثور على حياة جديدة. |
| - tek şansın gözden kaybolmak. | Open Subtitles | أملك الوحيد هو أن تختتفى تماما عن الأنظار.. |
| Hayatta kalmak için tek şansın, bize bildiklerini söylemen. | Open Subtitles | فرصتكِ الوحيدة للنجاة عي أن تخبرينا بما تعرفين. |
| Anladın mı Benji, ilk izlenim için sadece tek şansın var ve ben de benimkini kalıcı kılacağım. | Open Subtitles | كما ترى بنجى تحصل على فرصه واحده لاعطاء اول انطباع وسأجعلها ملكى دائما |
| Bu sefillikten kurtulman için tek şansın bu! | Open Subtitles | إنّها فرصتكَ الوحيدة للخروج من هذا المكان القميء الذي تحيا فيه |
| tek şansın, işbirliği yapıp bana nerede olduklarını söylemek. | Open Subtitles | انا اري ان خيارك الوحيد فى أن تتعاونى و تخبرينى أين هم |
| Ayrıca bu işi tamamlamak için de tek şansın benim. | Open Subtitles | وأنا أيضا أفضل فرصة لديك لاتمام هذا العمل |
| tek şansın var, silahı indir. | Open Subtitles | لديك فُرصة واحِدة لِذا، أخفِض مُسدّسك |
| tek şansın bu. | Open Subtitles | إنها الفرصة الوحيدة لديك |