| Muhammed hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmemektedir, oysa Müslümanlar için, O en büyük modeldir ve hayatı en ince ayrıntısına kadar bilinmektedir. | Open Subtitles | بينما للمسلمين هو القدوه وحياته معروفه بالتفصيل |
| Çalışması kritikti ve hayatı tehdit altındaydı. | Open Subtitles | تم توجيه انتقادات لهذ الدراسه وحياته كانت فى خطر بسببها |
| Dendi'ye kendisi ve hayatı için en iyi olanı seçme özgürlüğü verdi. | Open Subtitles | أعطت الديندي حرية اختيار ما هو الأفضل بالنسبة له وحياته. |
| Federaller Irene'in daha fazla şey bildiğini düşünüyordu, ve hayatı tehlikedeydi. | Open Subtitles | اعتقد المحققان أن آيرين كانت تعرف أكثر مما كانت تظن تعرفه. وحياتها كانت فى خطر. |
| Onun ailesiyle aynı çatıyı ve hayatı paylaşmadı mı? | Open Subtitles | ألم يكن يقيم في منزله كأنه من أسرته؟ |
| Cantor'un matematiği ve hayatı arasındaki bağlantıları kurmak için istekliydi. | Open Subtitles | وحيث نسقت مع البروفيسور (جوي داوبين) لمقابلته. كانت متحمساً لخلق الترابطات بين رياضيات (كانتور) وحياته. |
| Ama Crixus şampiyonluk ünvanı ve hayatı için dövüşüyor. | Open Subtitles | لكنّ (كريكسوس) يهدّد بتجريد البطل من لقبه وحياته |
| Ama Crixus şampiyonluk ünvanı ve hayatı için dövüşüyor. | Open Subtitles | لكنّ (كريكسوس) يهدّد بتجريد البطل من لقبه وحياته |
| Ama oğlu ve hayatı elinden alınmış, mahvolmuştu. | Open Subtitles | ولكن سرق ابنه وحياته ودمّرهما |
| Jane, şu an onun yanında ve hayatı büyük tehlikede. | Open Subtitles | (جاين) معه الآن، وحياته في خطر كبير. |
| İnsanlara yardım etme konusunda yeni ve hayatı berbat. | Open Subtitles | إنها جديدة في مسألة مساعدة الناس, وحياتها مقرفة |
| Kendinden yaşlı bir adama aşık olan bu Amerikalı kız o kadar çaresiz ve hayatı o kadar boş ki onun yanında olabilmek için her şeyi deniyor. | Open Subtitles | هذه الفتاة الأمريكية واقعة في الحب مع هذا العجوز، بائسة للغاية وحياتها فارغة جدًا وأنّها ستفعل أيّ شيء |
| Onun ailesiyle aynı çatıyı ve hayatı paylaşmadı mı? | Open Subtitles | ألم يكن يقيم في منزله كأنه من أسرته؟ |