| 150 yıllık acı şiddet ve korku bu duvarların içine sinmiş. | Open Subtitles | مائة وخمسون عاماً من الآلم والعنف والخوف حصلت بين هذه الجدران | 
| Ben, biliyorsun kadınım ancak şimdi, pişmanlık ile dolu ve korku. | Open Subtitles | , أنا المرأة التي تعرفها فقط الآن , مملؤة بالندم والخوف | 
| Wendy, Henry'den korkacak kadar yeterince zeki ve korku bir avantaj. | Open Subtitles | ويندي ذكية كفاية لتخاف من هنري والخوف هو ما سنلعب عليه | 
| Hayal edebileceğiniz gibi... burada çok fazla kargaşa... ve korku yaşanıyor. | Open Subtitles | و كما تتصوّر فقد كان هناك تشويش كثير هنا وخوف | 
| Bunu aşağılanma ve korku ile sonsuz uykunuzun kutsanmış huzuru için sunuyoruz. | Open Subtitles | ها نحن نقدم هذه التضحية في خضوع وخوف طمعاً في نيل رضاكم والتقرب إليكم | 
| Sen ve kardeşin hiçbir zaman yaşlanmayacak ölmeyecek ve korku nedir bilmeyeceksiniz. | Open Subtitles | وأنت وأختك لن تكبروا في السن ولن تموتوا ولن تعرف الخوف ثانية | 
| İşkence ve korku devri başlamıştı. | Open Subtitles | وكان هذا بداية فترة التعذيب و التخويف | 
| Hayır, Vietnamlı adam onun hikâyesinin katliam ve korku ile biteceğinden eminim... | Open Subtitles | لا ، الفيتنامي أعرف أن قصته لن ،تنتهي لشئ سوى القتل الدموي و الرعب | 
| Diğerleri daha keskin olabilir ve suçluluk, utanç ve korku içeren beyin yıkama tekniklerini kullanabilirler. | TED | قد تكون أساليب أخرى أكثر حدة مستخدمين أساليب الإقناع القسري التي تشمل الشعور بالذنب والعار والخوف. | 
| Şimdi buradayız; korkunç fakat anlaşılır olan bir demagoji, parçalanma, yabancı düşmanlığı kızgınlık ve korku anındayız. | TED | ها نحن ذا، في لحظة مخيفة لكن ليست صعبة الشرح من الدهمة، والانكسار ورهاب الأجانب، والاستياء والخوف. | 
| Gazeteci olarak, bir yabancı olarak, şunu öğrendim ki tarafsızlık, sessiz kalmak ve korku iyi tercihler değil, ne gazetecilikte ne de hayatta. | TED | كـصحفي وكـأجنبي تعلمت أنّ الحياد الصمت، والخوف ليسوا الخيار الأمثل للصحافة ولا حتى في الحياة. | 
| Tatmin ederek pek para kazanamazsın. Ama utanç ve korku duyguları iyi bir pazar oluşturur ve kapitalizm her zaman yeni pazarlara ihtiyaç duyar. | TED | لا يمكنك كسب المال من الارتياح، لكن العار والخوف يصنعان الأسواق، والرأسماليّة بحاجةٍ لأسواق بشكلٍ دائم | 
| Açgözlülük ve korku güç ile irtibatladığında tehlikeli bir karışıma sahip oluyorsunuz. | TED | وعندما يجتمع الطمع والخوف مع القوة والسلطة، ينتج لديك مزيج خطير. | 
| Biliyoruz ki aynı insanlar, aynı şirketler, aynı veriler, aynı teknikler, aynı nefret ve korku kullanımı. | TED | ونحن نعلم أنهم نفس الأشخاص، نفس الشركات، نفس البيانات، نفس التقنيات، نفس الاستخدام للكره والخوف. | 
| 4 Ekim 1957'de, tüm dünya dehşet ve korku içinde Sovyetler Birliği'nin ilk insan yapımı uydusu Sputnik'i uzaya göndermesini izledi. | TED | في الرابع من أكتوبر 1957 شاهد العالم برهبة وخوف إطلاق الاتحاد السوفييتي لسبوتنيك، أول قمر صنعه الإنسان في العالم للفضاء. | 
| "özlem ve korku, genç ve güzel bedeninde savaşıyordu." | Open Subtitles | شوق وخوف سارا بجسدها الجميل الغض | 
| Makaklarla karşılaşmak saygı ve korku karışımı rahatsız edici bir duygu yaşatır. | Open Subtitles | هذا اللقاء مزيج مضطرب وقار وخوف. | 
| Duyarsızlık, aç gözlülük ve korku yüzünden alevi kırpışır ve soluklaşır. | Open Subtitles | يومض و يبهت أحياناً بسبب اللا مبالاة و الطمع و الخوف | 
| İşkence ve korku dönemi başlamıştı. | Open Subtitles | وكان هذا بداية فترة التعذيب و التخويف | 
| Izdırap ve korku dolu saatler geçirerek ölürsün. | Open Subtitles | ستموت فقط بعد ساعات من الالألم و الرعب |