| Güvertede yürüyen bir böcek buldum. | Open Subtitles | سيدى لقد وجدت خنفساء مثيرة للاهتمام على السفينة |
| Güvertede yürüyen bir böcek buldum. | Open Subtitles | سيدى لقد وجدت خنفساء مثيرة للاهتمام على السفينة |
| Ama aslında yürüyen bir Amerika reklamı gibiyim... ve farkında bile değilim. | Open Subtitles | فقط مجرد إعلان أمريكي متنقل ولا أعلم ذلك |
| Engellileri kiralamak için verilmiş yürüyen bir ilansın. | Open Subtitles | انت اعلان متنقل لاستأجار المعاقين |
| Adam yürüyen bir eczane. Herhangi bir şey olabilir. | Open Subtitles | هذا الرجل صيدلية متنقلة يمكن أن يكون أي شيء |
| yürüyen bir yaralısın, değil mi? | Open Subtitles | أنت مجرد جروح متنقلة, أليس كذلك؟ |
| Bunun yerine beni yürüyen bir ölüye çevirdiler. | Open Subtitles | وبدلاً من ذلك حولوني إلى رجل ميت يمشي على قدمين |
| Gerçek şu ki, benim eski kocam yürüyen bir kabus. | Open Subtitles | الحقيقة هي أن زوجي السابق كابوس متنقل |
| Ve yürüyen bir savaş topuna dönüşerek. | Open Subtitles | وتصبح مدفع جوي متنقل |
| yürüyen bir insanın bedenine tıkılmışım. | Open Subtitles | انا محصورة فى جسد شخص متنقل. |
| İşte o böyledir, yürüyen bir felaket. | Open Subtitles | هذا هو حاله هو عبارة عن كارثة متنقلة |
| Sanki yürüyen bir deniz ürününü dinleyeceğim. | Open Subtitles | كومة متنقلة من المأكولات البحرية |
| Yani biz yürüyen bir rüşvet gibiydik. | Open Subtitles | وكأننا رشوة متنقلة |
| Zira bizim yürüyen bir nükleer avantajımız var. | Open Subtitles | بينما نحن لدينا رادع نووي يمشي على قدمين بجانبنا |
| Sovyetler, elimizde yürüyen bir nükleer caydırıcı olduğu sürece savaş riskini göze almayacaktır. | Open Subtitles | لن يخاطر السوفييت بالدخول في حرب... ولدينا رادع نووي يمشي على قدمين بجانبنا |
| Tanı konduktan sonra babamın, yürüyen bir ölüden farkı kalmamıştı. | Open Subtitles | من اللحظة التي تم فيها تشخيصه والدي كان رجل ميت يمشي |
| - Yoksa yürüyen bir ölümsüz olursun. | Open Subtitles | أو أنه يمكنك أن تكون رجل غير ميت يمشي |