| Normalde, temizlik görevlisinin elinde kondüktöre yardım için bile olsa hiçbir kağıt bulunmamalıdır. | Open Subtitles | عادةً ، عامل النظافة لا يحتفظ .. بأي أوراق من أجل عامل القطار |
| Elimde, sizin ve de merhum Dr. Riley'nin imzaladığınız hapse gönderme belgeleri var. | Open Subtitles | لدى أوراق رسمية عليها توقيعك وتوقيع دكتور كيلى |
| Hayvanların kanını toplamak için kullandıkları filtre kağıtlarını gösterdiler. | TED | إنهم يعطوننا أوراق الترشيح التي استعملوها لجمع دم الحيوانات. |
| Ve tabii eline geçirebileceğin diğer bütün kimlik kartları, nüfus kağıtları, belgeler. | Open Subtitles | وبالطبع , أى بطاقات هوية آخرى أوراق شخصية وثائق تقع فى يديك |
| Hastaneye kapatılmanız için beni ikna etmeye çalışıyor. Bugün yatış belgelerini hazırladı. | Open Subtitles | أنها تحاول أن تقنعنى بإيداعك هنا لقد وقعت اليوم على أوراق الإيداع |
| Taburcu edilmesi için evrakları hazırlayacaksın. Açıkladığın için teşekkür ederim. | Open Subtitles | أنت المسؤولة عن إنهاء أوراق الخروج شكرًا لك على التوضيح. |
| Yeni Gine'deki Yolngu kabilesi Paava yaprakları yiyerek stres atıyor. | Open Subtitles | قبيلة يولنجو في غينيا الجديدة تأكل أوراق البافا لتخفيف الضغط. |
| Bir topluluk mensuplarının dediğine göre sabah gözünüzü açıyorsunuz ve her yerde atılmış ciklet kağıdı gibi kullanılmış kondomlar görüyorsunuz. | TED | وتم إخبارنا أنه في مجتمع واحد تستيقظ في الصباح فترى الواقيات الذكرية المستعملة مثل أوراق العلكة المستعملة. |
| Birkez daha, tanıyabileceğiniz biri için sahte evrak hazırlamayı kabul etti. | TED | في الحقيقة ذات مرة وافق على تزوير أوراق لشخص ربما تميزونه |
| Trenler daha ağır. ABD banknotunun hammaddesi kağıt değil pamuktur. | Open Subtitles | إنها القطارات إن النقود الأمريكية ليست مطبوعة على أوراق أبداً |
| Halledilmesi gereken kağıt işleri var. Tabii ki parayı alacaksın. | Open Subtitles | هناك أوراق رسمية قد تم اصدارها بالطبع ستحصل على النقود |
| Hepimiz Homer'ı benim eğittimi biliyoruz. Yani onun belgeleri de benimkiler kadar iyi. | Open Subtitles | كلنا نعرف بأني دربت هومر لذلك أوراق إعتمادة ستكون مثل أوراقي |
| Bu odadan çıkacağım, Yönetici'yi arayacağım bazı istifa belgeleri fakslayacaklar ve onları imzalayacaksın. | Open Subtitles | سأغادر هذه الغرفة وأتصل بالادارة وسيرسلون إلينا أوراق استقالة وتوقعين عليها |
| Birlikten izin verilmesi için kağıtlarını bekliyordu. | Open Subtitles | كان في اتنتظار أوراق إعفائه لتأتي من الوحدة |
| İskambil kağıtları ya da kusma torbası falan istiyor musun? | Open Subtitles | ،أتريد مجموعة أوراق لعب أو كيس تقيؤ أو أي شيء؟ |
| Benim için sevk belgelerini düzenlesen iyi olur çünkü gidiyorum. | Open Subtitles | من الأفضل أن تجهز بعض أوراق النقل لى لأننى سأذهب |
| Önemli evrakları koyarsın, dosyaları , kalemleri ve hesap makinesi. | Open Subtitles | - تحمل بداخلها أوراق هامة ملفات, أقلام و ألآت حاسبة |
| Darly de. Şuna bir bak. Aynı gün gül yaprakları yağmış. | Open Subtitles | تأكّد من هذا، على نفس اليوم الذي أمطر أوراق تويجية وردية. |
| Beş kare selobandı kaldırdığımda ve yamuk katlanmış kağıdı açtığımda | TED | في المرة الأولى التي أنزع فيها المربعات الخمس للشريط اللاصق تتكشف أوراق الرسم الفني بطياتها المتجعدة. |
| Benim evlat edinme işlemlerimde sahte evrak hazırladığınızda, yasal mıydı? | Open Subtitles | هل كان قانونياً عندما زورتم أوراق التبني الخاصة بي ؟ |
| kart falı baktırırlar, el falı baktırırlar, kafalarındaki yumrulara bile baktırırlar. | Open Subtitles | تُقرأ لهُم أوراق اللعب، و تٌقرأ كفوفهُم حتى الصدمات على رؤوسهِم |
| Küçük bir zencefil kökü ve ahududu yaprağı o ilgilenir. | Open Subtitles | بعض جذور الجنزبيل و أوراق التوت البري ستشفيك من هذا |
| Bu da Eğitim Dairesince değerlendirmeye tâbi tutulan Hae Won Okullarına ilişkin belge. | Open Subtitles | وهذه هي أوراق تقييم مدرسة هاي وون بالإدارة التعليمية |
| Zulüm gören siyah Güney Afrikalılar için sahte evraklar yaptı. | TED | وقام بصنع أوراق رسمية مزورة للمضطهدين السود في جنوب افريقيا |
| ve eğer bunlar sadece kağıtlar ve fizik eleştirme mektupları ise bir sorunumuz var. | TED | واذا كان مجرد أوراق ورسائل مراجعة ، فلدينا مشكلة. |