| Neredeyse yola ulaşmıştı ki içini kötü bir his kapladı. | Open Subtitles | كانت قد وصلت تقريبا إلى الطريق حين انتابها شعور سئ. |
| Bir daha onu yola çıkarmam konusunda beni ikna etmene izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لن أسمح لك بأن تقنعني أبداً بأن أصطحبها إلى الطريق مرة أخرى |
| ve yola gelmiş olmalıydım, çünkü iki araba durmuştu ve konuşan insanlar duydum. | Open Subtitles | وكان ينبغي ان أصل إلى الطريق, لأن سيارتان كانتا متوقفتان, وسمعت اناس تتكلم. |
| "Ördek yoldan aşağı koşmaya başlamış ve bir havuz bulana kadar da koşmaya devam etmiş." | Open Subtitles | جرت البطه إلى الطريق وإستمرت فى الجرى حتى وجدت بِركه |
| Bu zamana kadar, Tanrı'nın bana yol göstermesi için dua ettim. | Open Subtitles | أقصد , طوال الوقت كنت ادعو الله أن يرشدني إلى الطريق |
| Hayatımı kurtardı, bana baktı, doğru bir yolda olmamı sağladı. | Open Subtitles | لقد أنقذت حياتي، واعتنت بي، و وجهتني إلى الطريق المستقيم. |
| Seni öylesine kızdırdı ki, iki numaralı kafa bandını bulup bir numaralı için savaşmak adına tekrardan yollara düşeceksin! | Open Subtitles | اغضبك هذا الشي , لدرجه اعادك إلى الطريق من جديد لتجد ربطة الرأس رقم 2 من جديد لكي تحارب رقم واحد من جديد ؟ |
| Siz bize doğru yolu gösterin, biz oradan evimize döneriz. | Open Subtitles | وجهونا إلى الطريق الصحيح فحسب، وسوف نعثر على طريقنا للوطن |
| Bunun yerine 6. yola git. Orada bir benzinlik buluruz. | Open Subtitles | إذهب إلى الطريق 6 بدلا من ذلك سنجد محطةً هناك |
| KB: yola bak, yola bak. | TED | كيث بارى: انظري إلى الطريق، انظري إلى الطريق |
| Kathryn: Hayır, hayır, hala sadece yola bakıyorum. | TED | كاترين :نعم، ولكنني ما زالت أنظر إلى الطريق |
| Kathryn: yola bak -- (Bip) Hala o kahrolası göz bağını takıyorsun. | TED | كاترين :انظر إلى الطريق لا زلت تضع عصابة العينين هذه |
| Oğlu tarafından evinden yola çıkarılan yaşlı kadın ağlıyordu. | TED | إمرأة مسنة, تبكي حملها إبنها إلى خارج منزلها إلى الطريق |
| Ana yola git. Bir araba durdur. Yardım getir. | Open Subtitles | إذهب إلى الطريق الرئيسية و حاول أن توقف سيارة أحضر بعض المساعدة إلى هنا, تحرك |
| Bana bakma, yola bak. Kazalar böyle oluyor işte. | Open Subtitles | لا تنظر لىّ, أنظر إلى الطريق هكذا تحدث الحوادث |
| yola baktılar ve 15 santimetre aşağıda olduğunu söylediler. | Open Subtitles | نظروا إلى الطريق وقالوا بأنّه كان منخفض 15 سنتيمتر عن مسـتواه |
| Sen... Sadece geçen sefer yanlış yola saptın o kadar. | Open Subtitles | الآن أنتِ ذهبتِ إلى الطريق الخطأ المرة السابقة هذا كل شيء |
| Yanaşır ve öğle vakti yola ulaşırız. | Open Subtitles | سنرسوا ونصل إلى الطريق الداخلى بحلول الظهر |
| "Ördek yoldan aşağı koşmaya başlamış ve bir havuz bulana kadar da koşmaya devam etmiş." | Open Subtitles | جرت البطة إلى الطريق واستمرت في الجري حتى وجدت بركه |
| Bizi kurtaracaksın. Tanrı'nın parmağı sana yol gösterecek | Open Subtitles | سوف تحررنا و تنجينا سوف يهديك الله إلى الطريق |
| Hıristiyan tüm gücüyle onu kapıya götürecek yolda koştu. | Open Subtitles | وهكذا جرى المسيحي بكل قوته إلى الطريق الذي سيؤدي به للبوابة |
| Hazır laf açılmışken yollara koyulalım. | Open Subtitles | بالنسبة لهذه الملاحظة، لنعيد هذا السيرك إلى الطريق. |
| Ben sadece çocuklarını geri almaya ve doğru yolu bulmaya çalışan bir sabıkalıyım. | Open Subtitles | أنا مجرد مجرم سابق أحاول أن اعود إلى الطريق المستقيم و أن استعيد أطفالي |