Bu sadece, bilirsin, ilk aşk. Sihirli, uhrevi bir şeydir. | Open Subtitles | إنّه فحسب ، كما تعلم ، الحبّ الأوّل انه شيء ساحر ، وأثيري |
Başarması zor bir şeydir ve ben bunu başardım. | Open Subtitles | انه شيء صعب للحصول عليه ، وانا حصلت عليه |
Ciddi bir şey bu. - O kadınlar DNA'nı çaldı! | Open Subtitles | انه شيء خطيرة ، وهذه المرأة قد سرقت الحمض النووي الخاص بك |
Bu zor birşey: Bu çok bölünmüş bir pazar ve hiçbir geliri olmayan bir tüketici popülasyonu var. | TED | انه شيء صعب: انه سوق تجاري مقسم جداً ومستهلكين لا دخل لديهم. |
İhtiyacım olan kıyafetler verildi ve ne olmam gerektiği söylendi. Bu çok değerli ve kutsal görünümlü urba anlaşılarak verildi. bu mukaddes ve önemli bir şeydi. | TED | لقد أٌعطيت الملابس التي أحتاج ان البسها. وقيل لي ما احتاج ان اكون. أُعطيت ذلك الثوب الغالي المقدس الشكل لإرتدائه. للتفاهم انه شيء مقدس أو مهم. |
Bu kurdelayı sen mi yaptın? | Open Subtitles | - انت فعلتها؟ انه شيء رائع! |
Noel anne için küçük bir hediye işte. | Open Subtitles | انه شيء صغير لأجل السيدة (كلوز) |
Ve bu çeşit köprülere baktık ve kırılan bir şeyin güzel bir şey olduğunu hissetmekten kendimiz alamadık. | TED | و بعد ذلك نظرنا في هذه الأنواع من الجسور ولم تمنعنا من الشعور انه شيء جميل ينكسر. |
Eee, bazen öylece oluverir yani demek istediğim kilise ve devletin ayrılması farklı bir şeydir. | Open Subtitles | مايحدث الإنفصال بين الولاية والكنيسة انه شيء |
- Vikinglerle alakalı sıkıcı bir şeydir. | Open Subtitles | من الأغلب انه شيء ممل له علاقه بالفايكنغ |
Belki de gezegende kaptığımız bir şeydir. | Open Subtitles | ربما انه شيء إلتقطناه على الكوكب |
Bitkinin yaprağının içinde, bulunması zor neredeyse görünmez bir şey bu. | Open Subtitles | انه شيء غير مرئي تقريبا مدسوس بعيدا داخل ورقة للنبات. |
Eğitim gibi bir şey, bu yüzden tüm hafta sonu yokum. | Open Subtitles | انه شيء والتدريب، ولذا فإنني سوف يكون ذهب كل عطلة نهاية الأسبوع. |
Olağandışı bir şey. Bu 2.500 TGV trenine denk geliyor, ve düşünün tren rayı döşemek veya araba satın almak zorunda kalmadılar. | TED | انه شيء اعتيادي. انه المكافئ لألفين و خمسمئة قطار فائق السرعة, وفكروا فقط, أنهم لم يضطروا الي وضع سكة قطار أو شراء سيارة. |
Bu çok ilginç bir durum, 11 Eylül olaylarında 3000 kişi hayatını kaybetti, | TED | انه شيء غريب يدعو للتفكير، أنه في 11\9، عندما حدثت الكارثة، 3,000 أمريكي ماتوا، |
Üçüncü çağdaki Arayıcı'nın söylediği bir şeydi. | Open Subtitles | .انه شيء اعتاد ان يقوله باحث العصر الثالث |
Hayır, aklımdan geçen bir şeydi, ben de ne olacak yani sor gitsin diye düşündüm. | Open Subtitles | لا انه شيء كنت افكر به فحسب ثم ظننت لم لا؟ |
Bu kurdelayı sen mi yaptın? | Open Subtitles | - انت فعلتها؟ انه شيء رائع! |
Noel anne için küçük bir hediye işte. | Open Subtitles | انه شيء صغير لأجل السيدة (كلوز) |
Onlara bunun iyi olduğunu -- hayır, aydın üyelerin kabul edebileceği iyi bir şey olduğunu söyleyin. | TED | اخبرهم بان ذلك مقبول لا . انه شيء حسن بأن التقدميين سيوافقون. |
- Bazıları "hafif müziğin" kötü bir şey olduğunu düşünür. | Open Subtitles | بعض يعتقد ان المصطلح "استماع سهل" انه شيء سيء |