Bazılarını da FBI ile paylaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن تقاسم بعضاً من تلك مع المباحث الفيدراليّة. |
Korkarım Başbakan'ım, Müdür Hunley ve ben bu sorumluluğu paylaşıyoruz. | Open Subtitles | أخشى، رئيس الوزراء، مدير Hunley وأنا تقاسم المسؤولية عن ذلك. |
O... oyuncaklarını paylaşan bir çocuktu. | Open Subtitles | لقد كان الفتي الذي لطالما تقاسم ألعابهُ. |
Çünkü akademik yayınlarda, hatta eğitimsel yayınların büyük kısmında, fikir bilginin paylaşımı ve bir etki yaratmaktır, | TED | لأنه في النشر الأكاديمي والكثير من النشر التعليمي، إنها جميعاً فكرة تقاسم المعرفة، لهذا، وصنع تأثير، |
Vatandaş olmayan insanlarla bu anı paylaşmayı çok az kişi düşünür, ancak o gece kaybetme olasılığım yüksekti. | TED | وبقليل من التفكير في تقاسم تلك اللحظات مع أناس ليسوا مواطنين لكنهم دفعوا الكثير لخسارة هذه الليلة |
Üçe bölünce adam başı kaç eder? | Open Subtitles | ماذا ستكون النتيجة إن تقاسم ثلاثتنا؟ |
Çünkü fazla paylaşmaya meyilliyim ve bu bazen itici olabiliyor. | Open Subtitles | لأن لدي ميل إلى تقاسم الامور ، ويمكن أن يكون أحيانا |
Zaman paylaşımlı zaman makinesi. | Open Subtitles | تقاسم الزمن بآلة الزمن انا موافق |
Krallığın Bhagwan Das ve Maan Singh arasında paylaşılması umrumda değil. | Open Subtitles | ولا أمانع في تقاسم إمارتي مع بهجوان داس |
Dinle beni! bölüşebiliriz. Bağlantılarımı kullanırız. | Open Subtitles | أنصت إليّ بوسعنا تقاسم هذه الغنيمة، سنستغل علاقاتي. |
Ne yani, yemeği paylaşmak kız kardeşinin bütün şüphelerini giderecek mi? | Open Subtitles | إذن ,ماذا ؟ تقاسم شريحة لحم سيٌزيل كل شكوك الشقيقة ؟ |
Hepimiz aynı kaderi, aynı şansı paylaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن جميعا تقاسم نفس المصير، وهو نفس الحظ. |
Onlarla neden erzakımızı paylaşıyoruz? | Open Subtitles | لماذا نحن تقاسم أي شيء مع لهم؟ |
O düşünceyi paylaşıyoruz. | Open Subtitles | كلانا تقاسم ذلك |
Gerçek hayatta gücünü eşitce paylaşan uysal işçi arısın. | Open Subtitles | أنت في واقع الأمر مجرد طائرات بدون طيار الشقيقة، قليلا، وديع يساوي التي يتم تقاسم السلطة. |
- Biz kesme boğazlarını ve hırsızlar bir grup ile kampımızı paylaşan ediyoruz. | Open Subtitles | ... نحن تقاسم مخيمنا مع مجموعة من قطع الحناجر واللصوص. |
Ağın diğer ucunda ise insanların fotoğraflarını ve mesajlarını gönderebileceği Web'in her noktasından erişilebilir, fotoğraf paylaşımı servisi, sosyal ağ platformu ve ortak filtreleme sistemini bir araya getiren bir sunucu olacak. | TED | وفي الجانب الأقصى من الشبكة سيكون هناك مخزن رئيسي للمعلومات يستطيع الناس إرسال الصور و الرسائل إليه، وهو مفتوح عبر الشبكة ،و يتيح خدمة تقاسم الصور، أرضيات لشبكات التواصل الاجتماعي،ونظام فرز تعاوني. |
Yaz okulunda ekonomi dersinde, kar paylaşımı konusunu görüyoruz. Ne olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | خلال دراستي الصيفية للإقتصاد، إننا ندرس تقاسم الأرباح. |
Bazı insanlar evlerini aileleriyle değil, günlük çevrenin sağlık ve ekonomiyle ilgili faydalarını anlayan insanlarla paylaşmayı seçiyorlar. | TED | يختارُ بعض الناس تقاسم المنازل ليس مع عائلاتهم، لكن مع أناس آخرين يفهمون الفوائد الصحية والاقتصادية للمجتمع كل يوم. |
İşte, onunla sizin gibi her şeyi paylaşmayı hayal edemiyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أتخيل أنه يمكنني تقاسم معه كل شيء مثلكما. |
Üçe bölünce adam başı kaç eder? | Open Subtitles | ماذا ستكون النتيجة إن تقاسم ثلاثتنا؟ |
Ama krallığınız kadınların sömürülmesine dayanıyor kocalarını paylaşmaya zorluyor ve rahip mertebesine ulaşmalarını reddediyor. | Open Subtitles | لكن هل يستند هذا الملكوت على إستغلال النساء وإجبارهم على تقاسم الزوج |
"Birbiriyle uyumsuz zaman paylaşımlı sistem" diye adlandırdık. | Open Subtitles | "نظام تقاسم الوقت غير المتآلف" |
Ancak bu üçünün paylaşılması akrabalık ilişkisini kuvvetle önerir. | Open Subtitles | لكن تقاسم كل ثلاثة يوحي بقوة القرابة. |
Parayı bölüşebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا تقاسم المال. |
Gelişmiş yazılımları paylaşmak, dosyaların boyutu yüzünden daima zor olmuştur. | Open Subtitles | تقاسم البرمجيات في التنمية كانت دائما صعبة بسبب حجم الملفات |
Ve tasarım gereği Her gece kaçınılması Şarap fazla paylaşım eklendi. | Open Subtitles | وبحلول التصميم قمنا بتجنب أي ليال من النبيذ أدلد تقاسم أكثر. |