| Normal işletim sırasında reaktör tankının altında küçük bir tıpa bulunur. | TED | كما يوجد قابس صغير في العملية العادية في أسفل وعاء المفاعل. |
| küçük bir erkek çocuğuyken onu görmeye gittiğimde, beni kucaklardı. | TED | وكنت عندما أقابلها كطفلٍ صغير ، كانت تأتي نحوي وتضمني. |
| Tek fark, köpeklerden birinin olduğu tarafta küçük bir düğme varmış. | TED | والاختلاف الوحيد ان احد الكلبين لديه زر صغير في منتصف الصندوق |
| Tekrar ediyorum: Dolaşımına genç kanı dâhil edilen yaşlı fare daha genç görünür ve beyninde daha genç işlevler gerçekleşir. | TED | وأكرر: أن فأراً مسناً تعرض من خلال دورة دموية مشتركة لدم فأر صغير السن يبدو أصغر ويظهر وظائف دماغية أفضل. |
| Bu dünyanın ne kadar küçük olduğunu vurgulamak için slayt sayfalarının çoğuna bir insan saç teli kalınlığında minnacık beyaz bir çizgi ekledim. | TED | لنؤكد كم هو صغير هذا العالم حقاً، لقد أضفت خطًا أبيض إلى معظم الشرائح وذلك يُظهر لكم سماكة شعرة واحدة. في غاية الصغر. |
| Kuyruğuna da küçük bir silah yerleştireyim ki kavga edebilsin. | TED | سوف أعطيه سلاح صغير على الذيل حتى يستطيع أن يقاتل. |
| Çünkü birden Mısır da benim denizim Maine'de bulunan küçük denizden Nil nehrin yanında 1300 km uzunluğuna büyüdü, | TED | لأن في مصر فجأة قد كبر شاطئي من شاطئ صغير في ماين لما طوله ثمانمئة ميل بجوار نهر النيل، |
| Yani buluttaki küçük değişiklikler bile çok ciddi sonuçlar doğurabilir. | TED | لذا أي تأثير صغير للغطاء السحابي سيؤدي إلى عواقب وخيمة. |
| Bu küçük ölçekli çiftçilik veya ticari tarımla veya büyük tarımla ilgili değil. | TED | لا يتعلق الأمر بالزراعة على نطاق صغير أو الزراعة التجارية أو الزراعات الكبيرة. |
| Üzerinde çalışan tüm sistem türü, ve küçük bölümlerle yardım eden herkes. | TED | يساهم كل النظام في عمل شئ ما، ويساهم كل شخص بجزء صغير. |
| Tüm bu gaz, çok küçük bir hacme girmeye çalışıyor, o yüzden ısınıyor. | TED | كل هذا الغاز يحاول الدخول إلى حجم صغير جدًا، مما يزيد من حرارته. |
| küçük bir peynir dükkânım vardı ama işten nefret ediyordum. | TED | كنت أملك متجر جُبن صغير ولكني كرهت هذا العمل حقًا. |
| Biz Samanyolu Galaksisi'nin bir köşesindeki küçük bir gezegenin sakinleriyiz. | TED | نحن سكان كوكب صغير في زاوية من مجرة درب التبانة. |
| Ve bu Lou'nun yani babamın küçük bir klibiyle sonlanır, çok sevgili babam hakkında bir şeyler söyleme, hayatın tesadüfleridir. | TED | و تنتهي هذه المشاهد بمقطع صغير لوالدي متحدثاً عن شيء عزيز جداً إلى نفسه و هو حوادث الحياة و أحداثها. |
| Dünyaya bakış açım buydu. Patlayan nüfus, küçük gezegen, çirkin şeylere sebep olacaktı. | TED | كان هذا نموذجي الذهني للعالم إنفجار سكاني، وكوكب صغير سيقود الى أشياء قبيحة |
| Parçaların fırlamasını engellemek için jelatinden küçük bir bariyer yaptım mesela. | TED | وكان علي صنع حاجز صغير من السيلوفين حوله لمنعه من التحرك |
| ve bu süpernova kalıntısının içinde küçük bir karadelik olacaktır, kütlesi kabaca Güneş'in kütlesinin 3 katı kadar olur. | TED | و داخل بقايا تلك المستعرات النجمية سيكون هناك ثقبا أسود صغير بكتلة أكبر بقليل من ثلاث أضعاف كتلة الشمس |
| Bu yüzden seni ölmüş genç biriyle tanıştırsam daha iyi olmaz mı? | Open Subtitles | ألن يكون من الأفضل أذا قدمتكِ إلي شبح ميت صغير السن ؟ |
| Sadece derisi biraz yaralanmış. ufak bir operasyonla düzelir. Bir şeyi yok. | Open Subtitles | انه جرح سطحي صغير بحتاج لعملية صغيرة , و هذا كل شيء |
| küçücük bir hata her şeyi mahvedebilir ve BAE de yürür gider. | Open Subtitles | فقط شق صغير فوق يمكن أَن يخرب كُلّ شيء ومشي بي أي |
| Ama dedi ki, ''Sen çok gençsin ve geleceğin için çabalamıyorsun.'' | TED | لكنها قالت: "أنت صغير جداً كما أنك لا تفكر في مستقبلك." |
| Kalkanlara güç aktarmış olsam da gemiyi korumakta çok az bir etkisi var. | Open Subtitles | بالرغم من أنّني رفعت الطاقة إلى دروعنا لديها تأثير صغير على حماية السفينة |
| Bayanlar baylar, yanımda getirdiğim bu ufaklık kendisini bekleyen tehlikeden habersiz. | Open Subtitles | سيداتي سادتي، معي صديق صغير لا يدرك المخاطر التي تترصد له. |
| Annem öldükten sonra, ben küçükken olan şeyleri hatırlamaya başladım. | Open Subtitles | بعد وفاة أمي، بدأت أتذكر أشياء حدثت و أنا صغير |
| Sen de ben de biliyoruz ki o destroyerin kaptanı, acemi bir çocuk. | Open Subtitles | نعم، لكنك تعرف بالإضافة إلى ماأفعله أن ربان تلك المدمرة . طفل صغير |
| Ben küçük bir çocukken, bir Fransız öldürmek için babama söz verdim. | Open Subtitles | عندما كنت فتى صغير, وعدت والدى لان اقتل رجلا فرنسيا من اجله |
| Annem ufacık bir hatamı bulacak diye sürekli endişe içindeydim. | Open Subtitles | كنت خائفة مِن أن تكتشف أمي أيّ عيب صغير بي |
| Bir bardak ılık süt, kısa bir şekerleme ve tam ön beyin ameliyatı. | Open Subtitles | كأس دافئ من الحليب ، قيلولة قصيرة، وإزالة جزء صغير م الصدغ الأمامي |
| Beyaz fındıklı çikolatadan yapılıyor ve üstündeki bebek de yenebiliyor. | Open Subtitles | به طفل صغير لونه كالشيكولاتة و لا يمكنك أكل الطفل |
| Sonunda ufak bir şapırtı. Einstein, canın yandı mı? E: Av av av. | TED | تحذير صغير في نهاية ذلك. آينشتاين، هل هذا يؤلم؟ آينشتاين: او، او، او. |
| Yalnızca tek bir yavru hayatta kaldı ve hala bir öncü dişileri yok. | Open Subtitles | صغير واحد استطاع البقاء على قيد الحياة ومازال لا يوجد لديهم أنثى مهيمنة |