| Bıyık gibi veya şapka takmak gibi bir monokl (tekli gözlük) veya bir baston olabilir. | Open Subtitles | كشارب أو ارتداء قبعة رسمية أو نظارة أحادية أو عكاز. |
| Tam önümüzde bize yol gösteriyormuş ya da bizi havada tutuyormuş gibi bir baston vardı. | Open Subtitles | كان امامنا كأنه يقودنا او يعلقنا فوق وكان هناك عكاز |
| Sen yalnızca destek olacak bir vekil gözüyle olaya bakıyorsun. | Open Subtitles | إن تدخلك بالأمر كأب بديل لها، لن يمثل سوى عكاز تتوكأ عليه. |
| Bu küçük yaşlı adamın koltuk değneği ya da baston olmadan yürümesini sağlayacak. | Open Subtitles | ..سيرى هذا الرجل العجوز يمشي بدون استعمال قصب أو عكاز.. |
| Bir tarafına inme gelirse, değnek bile tutamazsın. | Open Subtitles | إن كانت الإصابة بأكملها على جانب واحد فلا يمكنك حتى حمل عكاز |
| Dürüst olun. Hangi bastonu tercih edersiniz? | Open Subtitles | كن صريحا ايُ عكاز افضل؟ |
| Ivy çok iyi koku alma duyuları olduğundan değneğe ihtiyacı olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | تقول (آيفي) إنها ليست بحاجة إلى عكاز لأن حاسّة الشمّ لديها قوية |
| Bir kere, polis bir tek bacaklıyı kovalıyordu. -Koltuk değneğiyle duruyordu. | Open Subtitles | ذات مرة رأيت شرطى يطارد رجلا بساق واحدة وكان يستند على عكاز. |
| - O da dayandığın desteklerden biriydi. | Open Subtitles | عكاز لك أيضا ، أليس كذلك ؟ |
| Bıyık gibi veya şapka takmak gibi bir monokl veya bir baston olabilir. | Open Subtitles | كشارب أو ارتداء قبعة رسمية أو نظارة أحادية أو عكاز. |
| değnek değil o, baston. Mezarda ayağı otlara takılması diye kullanıyordu. | Open Subtitles | ليست عكاز ،انها عصا لتتجنب التعثر في المقبره |
| Onun bir baston olduğunu bilen, ve koridorlarda yürüyecek birini istemem bilirsin, boy ve fizik özellikleri, önemli olmaya başladı. | Open Subtitles | بمعرفتي انه عكاز و بمعرفة انني بحاجة لشخص سيمشي هذه الصالات و يحتفظ بالمركز |
| Çünkü bir baston edinmeye gerek duymadığını da söyledin. | Open Subtitles | لأنك قلت أن الحصول على عكاز أمر لا يستحق العناء |
| destek almak için yürüteç kullanma olasılığı ortadan kalkmış oldu. | Open Subtitles | مما يعني أن أي أمل بإستعمال عكاز للمساندة |
| Şu anda onları destek için kullanıyorsun. | Open Subtitles | أنت تستخدم بها باعتبارها عكاز. |
| Uyuşturucuyu ya da pornoyu ya da her neyse onu daha yüksek bir güçle değiştirmek koltuk değneği değiştirmektir. | Open Subtitles | بدلا من المخدرات أو الخمر أو المواد الأباحية أو أياً كان مع قوة هائلة إنه فقط تبادل عكاز بعكاز أخر |
| Benimle, kıçına koltuk değneği girmeden böyle konuşabileceğini sanan bir adamdır. | Open Subtitles | شخص ما lt الذي يَعتقدُ هو يُمْكِنُ أَنْ يَتكلّمَ معني مثل ذلك بدون يُصبحُ a عكاز فوق عقبِه! |
| O da diğer görme engelli insanlar gibi değnek kullanabilir. | Open Subtitles | يجب أن تستند على عكاز مثل ضعاف البصر |
| İşte, hanımın bastonu. | Open Subtitles | ...ها هو عكاز السيدة |
| Kocamın bastonu. | Open Subtitles | عكاز زوجي |
| Bunları atlatmak için değneğe ihtiyacım yok. | Open Subtitles | انا لا احتاج عكاز لاعيش حياتي |
| Bir kere, polis bir tek bacaklıyı kovalıyordu. -Koltuk değneğiyle duruyordu. | Open Subtitles | ذات مرة رأيت شرطى يطارد رجلا بساق واحدة وكان يستند على عكاز. |
| -O da dayandığın desteklerden biriydi. | Open Subtitles | عكاز لك أيضا ، أليس كذلك ؟ |
| Leğen kemiğim kırıldı. En azından yürüteç ya da destekler olmadan bir daha yürüyemeyeceğim. | Open Subtitles | ربما لن أمشي مجددا على الأقل بدون دعامة او عكاز |