| Şükran Günü'nde evde olmak için sabırsızlanıyorum. Sen gidiyor musun? | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار للعودة للبيت لعيد الشكر هل ستذهب للبيت؟ |
| Balo kraliçeliğini Nelly'ye kaptırdığı zaman Blair'in yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق انتظار رؤية وجه بلاير عندما تخسر ملكة الحفلة أمام نيلي |
| sabırsızlanıyorum. Bir dahaki sefere dikkatimi çekmek istersen, araman yeterli. | Open Subtitles | لا أطيق الانتظار إذا أردتِ لفت انتباهي في المرة القادمة |
| Sanki bir papağanı boğuyor. dayanamıyorum buna. | Open Subtitles | يبدو أنه في الأعلى يقوم بخنق ببغاء أو شئ كذلك، لا أطيق ذلك |
| Aptallara tahammül edemiyorum, özellikle rozetli aptallara. | Open Subtitles | لا أطيق حماقة الناس العاديين، فما بالك بحماقة المسؤولين |
| Sömestr tatilini dört gözle bekliyorum. | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار حتى نهاية الفصل الدراسي |
| Evine gelmek istemiyorum, çünkü o köpeğe katlanamıyorum. Nedenmiş o? - Ayrıca, sürekli telefon çalıyor. | Open Subtitles | وأنا لا أريد الذهاب لمنزلكِ لأنني لا أطيق الكلب ورنين الهاتف |
| Ve şimdi yüzmeyi çok seviyorum. Yüzmeye gitmek için sabırsızlanıyorum. | TED | والأن أحب السباحة. لا أطيق الإنتظار حتى أسبح ثانياً. |
| Nestor'a söylemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | هذه ليلة حظنا لا أطيق الانتظار حتى أخبر نيستر |
| Oraya bayılacaksın. Görmen için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | ،سوف تحب المكان هناك لا أطيق الصبر حتى تراه |
| Eve gidip açmak için sabırsızlanıyorum! | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار لتجربته في المنزل هذا رائع لللغاية |
| TIME dergimi okumak için sabırsızlanıyorum. Hem de son kopyası. | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار لقراءة مجلتي، وآخر نسخة |
| Bu gösteriş meraklasının havasını söndürmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق رؤية هذا البنطال الممتلئ بالنشاء |
| Şu sandalyeyi parçalamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | يا رجل, لا أطيق صبراً حتى أحطم ذلك الكرسي |
| Bavullarımı hep yanımda getiririm. Orada beklemeye dayanamıyorum. | Open Subtitles | لا أشحن حقائبي أبداً، لا أطيق الإنتظار في منطقة الأمتعة |
| Ne yapacağımı bilmiyorum, onu öyle görmeye dayanamıyorum. | Open Subtitles | لا أعرف مايجب القيام به أنا لا أطيق رؤيتها هكذا |
| Kabalığımı bağışlayın. İşe yaramaz insanlara tahammül edemiyorum. | Open Subtitles | اعذري وقاحتي لا أطيق الناس عديمي الفائدة |
| İlk dönemin bitmesini dört gözle bekliyorum. | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار حتى نهاية الفصل الدراسي |
| Sadece, parayla her şeyi satın alabileceğini sanan züppeleri görmeye katlanamıyorum. | Open Subtitles | ولكنني فقط لا أطيق منظر بعض المرفهين الذين يظنون أن بإمكانهم شراء أي شيء بالمال |
| Doktorların seni kesip biçmesini Sabırsızlıkla bekliyorum. | Open Subtitles | لا أطيق الانتظار، حتّى يقوم الأطباء بتمزيقك |
| Seni o berbat motelde düşünmekten nefret ediyorum. | Open Subtitles | لا أطيق فكرة أنك في ذلك النزل الرديء |
| Her zamanki gibi kuşanıp, Dallas'a takmak için can atıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق الإنتظار لمقابلة دالاس وهزيمتهم كما اعتدنا |
| Tekrar çocuklarımı kaybetmeyi kaldıramam. | Open Subtitles | أن أخسر ولديّ مجدّدًا؟ لا أطيق ذلك |
| Ispanağı sevmemem iyi bir şey aslında çünkü sevseydim, yemek zorunda kalırdım oysa ki hiç sevmem. | Open Subtitles | من الجيد أني لا أحب السبانخ، لأني إن كنتُ أحبها، لأكلتَها، وأنا لا أطيق الحشوة |
| Sana daha fazla katılamazdım. Böyle gruplara dayanamam. | Open Subtitles | لا يمكنني تأييدك أكثر من ذلك، لا أطيق تلك المجموعات |
| Ben de dar görüşlü, saçları kötü boyanmış kemik torbalarını sevmiyorum. | Open Subtitles | وأنا لا أطيق العاهرات النحيفات محدودات التفكير والمزركشات |
| Ne kadar çabuk olursa o kadar iyi. Artık daha fazla bekleyemem. | Open Subtitles | عاجلاً أفضل من آجلاً، لا أطيق الإنتظار لكي أقوم بذلك |