Yani, eğer bin kişiden oluşan bir topluluğumuz varsa ve o topluluğa bir patojene karşı bağışıklık kazandırmak istiyorsak. herkesi bağışık hale getirmemiz gerekmez. | TED | لذا ، إذا كان لدينا سكان من ألف شخص و نريد أن نجعل السكان لديهم مناعة من مسببات المرض ليس علينا تحصين كل شخص |
Ve mikroplarımız, onlara bağışıklık kazanmamış insanları silip süpürdüğünde ne kadar sorumluysak, bundan da o kadar sorumluyuz. | TED | وليس ذلك بقدر خطأنا مثل ما هو بقدر خطأنا في إنتشار فيروسات الحيوانات الأليفة.. للذين التي لم تكن لديهم مناعة منها. |
Bir süre sonra, onları korkutan sese bağışıklık kazanıyorlar. | TED | فإنهم يكونون مناعة من الأصوات التي تخيفهم بعد مدة. |
Eğer bu kadının doğal bir bağışıklığı varsa, çok değerli demektir. | Open Subtitles | اذا كانت هذه المراة لديها مناعة طبيعية فانها تعتبر ثمينة جدا |
Ben de üç defa geçirmiştim. Hiç bağışıklığım yokmuş. | Open Subtitles | أصبت بجدري الماء 3 مرات ليس لدي مناعة ضده |
Veya bağışıklık yetmezliği yüzünden evine mikrop getirme korkusuyla kızını riske atmak istemeyen ve bu sebeple evden ayrılamayıp okula gidemeyen Ryan gibi. | TED | أو راين، الذي لا يستطيع الذهاب الى الجامعة، بسبب نقص مناعة ابنته لا يجازفون بجلب جراثيم الى منزلهم، لذا لا يستطيع مفارقة المنزل. |
Çoğu bakterinin hücrelerinde, her duruma uyabilen ve virüssel DNA'yı tespit edip yok edebilen CRISPR adlı bir bağışıklık sistemi mevcuttur. | TED | لدى أنواع عديدة من البكتيريا في خلاياها نظام مناعة تكيفي يدعى كريسبر وهو يساعدها على رصد الحمض النووي المصاب بالفيروسات وتدميره. |
Zaman içinde bu sürekli gözetim sayesinde bağışıklık sistemi başka bir fayda daha sunar: uzun süreli bağışıklık kazanmamıza yardım eder. | TED | ومن خلال المراقبة الثابتة مع مرور الوقت، يمنح الجهاز المناعي فائدة أخرى: مساعدتنا على تطوير مناعة طويلة الأجل. |
Kızamık gibi belli hastalıklara bu şekilde bağışıklık kazanırsınız. | TED | بهذه الطريقة يمكنك أن تطوّر مناعة ضد بعض الأمراض، مثل جدري الماء. |
Ve hamam böceklerinden kurtulmaya çalışan herkesin bildiği gibi, hamam böcekleri kullandığımız zehirlere karşı bağışıklık kazanmışlardır. | TED | والصراصير، كما يعرف كل من حاول التخلص منهم، أصبح لديهم مناعة بالفعل من السموم التي نستخدمها. |
Eğer bu bölgeler, donör ile alıcıda benzer ise alıcının bağışıklık sisteminin, donör hücreleri kabul etmesi daha muhtemeldir. | TED | إن كانت هذه المناطق متطابقة في المتبرع والمتلقي، من المرجح أن جهاز مناعة المتلقي سيتقبل خلايا المتبرع. |
Barsaklar, aslında vücudunuzu koruyan en büyük bağışıklık sistemi elemanlarından biri. | TED | ان المعدة في الحقيقة اكبر جهاز مناعة نملكه وهو يدافع عن جسدنا بشراسة |
Biri tıptı yapay bağışıklık sistemleri yaratma, birer birer hücreleri iyileştirme, ...hatta yaşlanmayı durdurmak için DNA'yla oynama. | Open Subtitles | خلق نظام مناعة اصطناعي إصلاح خلايا فردية حتى التلاعب في الحمض النووى لوقف الشيخوخة |
Ve silip süpürdü-- o patojenler, bağışıklığı olmayan yerli halkları sildi süpürdü. | TED | وقضت هذه الجراثيم.. قضت تماما على السكان المحليين.. الذين لم تكن تحمل أجسادهم مناعة منها. |
Bu noktada, sürü bağışıklığı devreye giriyor, bu yaklaşımda virüs artık yeni konakçılar bulamıyor. | TED | في هذه المرحلة تنشط مناعة القطيع حيث لم يعد بوسع الفيروس أن يجد مستضيفين جدد. |
Fakat böylesine yüksek bir hayat riski olmadan sürü bağışıklığı oluşturmanın başka bir yolu da var. | TED | لكن هنالك طريقة أخرى لخلق مناعة القطيع بدون خسائر كثيرة في الأرواح. |
Çünkü bir ya da iki bağışık olmayan kişi hastalansa bile, onların etkileyeceği başka insan yoktur. | TED | لأنه حتى لو واحد أو أثنين من ليست لديهم مناعة أصيب بالعدوى ليس هنالك أحد ليعديه |
Diğer çocuklar gibi timmy de bağışık çünkü onların bünyelerinde antibiyotik var. | Open Subtitles | أولئك الأولاد مثل تيمي عندهم مناعة أيضا لأنهم أخذوا المضادات الحيوية |
Boğulmaya karşı bağışıklığım varsa, her yerde geçerli mi? | Open Subtitles | إذن لو كانت لدي مناعة ضد الغرق أقصد هل ينطبق ذلك في كل مكان ، مثل المحيطات |
Sokaklarda yaşamaya bağlı immün sistem zafiyeti onu HPV'ye yatkın hale getirmiş olabilir. | Open Subtitles | جهاز مناعة ضعيف من العيش بالشوارع قد يكون جعلها عرضة لفيروس الحليمي البشري |
Yani sen bağışıklı, seçilmiş kişi veya öyle bir şey misin? | Open Subtitles | إذن هل أنت لديك مناعة أم من القلة المختارة ، أم شيء كهذا؟ |
NZT'in yan etkilerine bağışıklığın olduğunu biliyorum ve bunun seni kendinin bir nedenle farklı olduğunu düşünmene sebep olduğunu biliyorum , ama değilsin. | Open Subtitles | اعرف بان لديك مناعة ضد تاثيرات ان زي تي و اعلم ان هذا يجعلك تفكر بانك مختلف بطرقة ما و لكنك لست مضاد |
Bunun anlamı sen bağışıksın. | Open Subtitles | يعني ذلك أن لديك مناعة |
Bu gizemli derde karşı doğal bir bağışıklığa sahip olabilir. | Open Subtitles | من الممكن أن لديها مناعة طبيعية لأجل هذا البلاء الغامض |
Kültürümüzün kenarlarında kalan bütün o değersiz şeylere karşı bağışıklığımız var. | TED | لدينا مناعة من جميع أنواع النفايات المحيطة بأطراف ثقافاتنا. |