ancak bu Büyük Göç sona erdiğinde hemen hemen yarısı ülkenin her yerinde yaşıyorlardı. | TED | ولكن مع انتهاء تلك الهجرة الكبرى، كان النصف تقريبًا يعيشون في باقي أنحاء الدولة. |
ancak eski bir silahla, silahlı birliklerin en iyi nişancısı bile hedefi vuramazdı. | TED | ولكن مع بندقية قديمة لا يمكن لأفضل قناص في القوات المسلحة أن يصيب هدفه |
Ama yine de göllerin tamamen donduğu altı ay boyunca süren kışlar vardı. | TED | ولكن مع ذلك، مثل، سيكون طول الشتاء ستة أشهر حيث تتجمد البرك المائية. |
diyen bir tonla iletti. Ama yine de bundan önce yüzlerce kez olduğu gibi, yüzümden gözyaşlarımın aktığını hissettim. | TED | ولكن مع ذلك، تماماً كمئات المرات سابقاً، شعرت بالدموع تنهمر على وجهي. |
fakat süreç geliştikçe, yetenekli insanlara istediklerini yapma özgürlüğünü vermenin akıllıca olduğunu anlamış. | TED | ولكن مع انكشاف العملية، بدأ يدرك الحكمة من السماح للموهوبين بالكشف عن شغفهم |
Bilgisayar sesleri bazen çok gelişmiş olmayabiliyorlar, fakat bilgisayarımla hiç olmadığı kadar geniş çapta iletişim kurabiliyorum. | TED | ان اصوات الكمبيوتر .. لاتبدو احيانا متفائلة .. ولكن مع الحاسوب خاصتي يمكنني ان اتواصل بصورة واسعة جداً اكثر من ذي قبل |
Ama bir Federal mi? Öyle bir herife rüşvet verirsen... | Open Subtitles | ولكن مع الفيدرالى ، فانت بحاجة الى معالجة الأمر معه |
ancak yaptığımız her cesur konuşmada dünyayı kafası karışmış o genç için biraz daha iyi ve basit kılıyoruz. | TED | ولكن مع كل نقاش جريء لدينا، نجعلُ العالم أفضل قليلًا، وأبسط قليلًا من أجل المراهقين المشوشين. |
Bu işlem, ilk sözcüğünüzden son sözcüğünüze kadar aynı şekildedir, ancak siz yaşlandıkça gırtlağınız da yaşlanır. | TED | هذه العملية تتكرر بنفس الوتيرة من كلماتك الأولى إلى الأخيرة، ولكن مع تقدمك في العمر، فإن الحنجرة تتقدم في العمر أيضًا. |
Kendine güvenmeyen , zayıf bir kediymiş. ancak onu seven ailesinin uzun ve sabırlı yardimları sonucunda, şimdi, 3 yıl sonra, mutlu ve kendine güvenen bir kedi. | TED | كانت مهزوزة وغير واثقة من نفسها. ولكن مع الدعم الذي تلقته من عائلتها، والوقت المكرس لها، وصبرهم، الآن، وبعد ثلاث سنوات، أصبحت قطة سعيدة وواثقة من نفسها. |
İşte Amerika Birleşik Devletleri; Yeni Zelanda'dan oldukça zengin, ancak sosyal ilerleme seviyesi daha düşük. | TED | ها هنا الولايات المتحدة ـ أغنى كثيرًا من نيوزيلاندا، ولكن مع معدل منخفض من التقدم الاجتماعي. |
ancak, 50 yaşına geldiğimizde, doğduğumuzda beynimizde bulunan bütün sinir hücrelerini, yetişkinliğimizde çoğalan hücrelerle değiştirmiş oluyoruz. | TED | ولكن مع مرور الوقت وبلوغنا 50، نكون قد استبدلنا كل الخلايا العصبية التي وُلدنا بها في ذلك الجزء بخلايا عصبية بالغة. |
ancak sonra ileriki varsayımlardan bazılarında bir tuhaflık bulmalısınız. | TED | ولكن مع ذلك يجب عليكم أن تجدوا شيئاً ما خاطئاً في أحد الافتراضات التالية. |
Gördüğünüz gibi bu da başka türlü, oldukça ruhani Ama yine de çok sıkı bir kontrol. | TED | هذا نوع مختلف، روحانى للغاية ولكن مع ذلك تحكمى بشكل راسخ |
Belki o kadar çok değil Ama yine de onlarda bir iz bırakmıştı. | Open Subtitles | لَيسَ بالكثير، ربما، ولكن مع هذا، و بقية منتظرة أمر رحيلها. |
Babam her seferinde detone olurdu Ama yine de garip bir tılsımı vardı. | Open Subtitles | كان أبي دائما يغنيها ولكن مع كثير من الخجل |
Ben ve annen, çok mutlu olamadık, Ama yine de sorun değildi. Kazanmak güzeldi. | Open Subtitles | حسناً, لم نعش بسعادة أبدية على ما أعتقد ولكن مع هذا من الجميل ان أفوز |
Evet Ama yine de onu zorlamamalıydım. | Open Subtitles | أعلم، ولكن مع ذلك، كان يجب عليّ ألّا أضغط عليه في ذلك |
fakat bu kadar basit bir oyunla bile, oynamaya başladığım bir kaç gün içinde, depresyon ve kaygı hissi gitti. Öylece yok oldu. | TED | ولكن مع أن اللعبة في غاية البساطة وخلال بدء اللعب لعدة أيام فقط فإن ذلك الإكتئاب والقلق قد ذهب. |
fakat hastaların yarıya yakınında bu olmuyor. | TED | ولكن مع ذلك، في حوالي نصف المرضى، هذا لا يحدث. |
fakat büyük güçler beraberinde büyük sorumluluk getirir ve herkes, eğer böyle güçlerimiz olsaydı sadece iyilik için kullanacağını düşünmek ister. | TED | ولكن مع القوة العظيمة تأتي مسؤولية عظيمة، الكل يحب أن يعتقد أنه بامتلاكنا لهكذا قوة، سنستخدمها في سبيل الخير فقط. |
Paul'un kızı babasının izinden gitti Ama bir farkla: Beş yıl önce mezun olduğunda devasa bir borcu vardı. | TED | اتبعت ابنة بول خطواته، ولكن مع إختلاف واحد: عندما تخرجت منذ 5 سنوات، كان ذلك مع دين ضخم. |